Nankörlük epey çirkin
Onca emek bir hiç için
Şarapla aşk için
Satıyor ademoğlu
Ne varsa elinde
Ey sevgili, nerede parmakların
Hani nerede narin papatyaların
Ellerinle tarayacaktın saçlarım
Süsleyecekti çiçeklerin bakışlarım
Al al olacaktı yanaklarım
Sevgilim duymaz oldu iltifatlarin kulaklarım
Bir zaman bir diyarda
Bir adam varmış Narsissius adında
Bir yakışıklı imiş ki dillere destan
Bir gören bulurmuş kendini sevdasında
Bir kızlar aşık olurmuş epey güzel
Birine bile yer yokmuş dünyasında
Nasıl buldun beni dedi kadın
Posta kutusunda çocukluk hayalimi bulmuş gibi
Eski, tozlu oyuncaklarımı yeniden keşfetmiş gibi
Kaygısız bir mutluluk ile oynarmış gibi
Kırılmış uçurtmayı tamir etmiş gibi
Yine gökyüzüne göndermiş gibi
Dönemeçlere yağlı urgan geçirdim
Tren istasyonlarını idam sehpasından itekledim
Köprüleri dar ağacında sallandırdım
Yollları idam ettim
Nasılsa gelmeyeceksin
Öyle bir gittin ki kokun dahi kalmadı
Nasırlıdır ellerim
Sıcakta kavrulmuştur tenim
Soğukta donmuştur bedenim
Alın teri derim
Üç kuruşa talim ederim
Her gün yuvama yorgun argın gelirim
Ey nazlı çiçeğim
Ben sen kuruma diye
Denizi içmiş gönlümde damıtmışım
Tuzunu kalbimdeki yarama akıtmışım
Şair Resul diye nam salmışım
Ancak yine de sana aşık kalmışım
Elinde bez
Ne büyük şeref
Kabe-i Muazzama'da toz almak
Milim milim gez
Ne büyük şeref
Kabe-i Muazzama'da bekçi olmak
Ne çok aradım seni bu şehirde
Saat Kulesi'nin gölgesinde
Kordon'un serin sularında
Kumru yiyen kızların bakışlarında
Onlara aşık kumru kuşunun kanatlarında
Gevrek gagalayan güvercinlerin dudağında
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!