Dün gece,
Yağmurlarda ıslanmak isterken
Çarpıldım yıldırımlara, kayboldum…
Karanlıklarda.
Yanmazdım karanlıklarda kaybolduğuma…
Çarpan yıldırım, sen olmasaydın!
Sensizlik suskunluğudur tüm haykırışların
Ne gün doğar ufkun kızıllığında
Ne şehirlerin yüreğine akar azgın ırmaklar
Yosun tutmuş limanlarda bir çığlıktır
Her martının sesi ki…
Gelmediğin ve görmediğim her güne isyanımı yansıtır.
O gün
Gökkuşağıydı tüm giysilerim.
Doğanın tüm cömertliğiyle
Gözlerimde, açılmış binlerce tomurcuk
Yaşamak ki;
Anlamı tarih öncesi kitabelerin
Sabah erken kalkacaksın
Daha gün başlamadan,
Boğaz vapurunda karşılayacaksın
Güneşi ve denizi
Elinde fırından yeni çıkmış simit ki,
Sıcaklığı
Çakmak çakmaktı gözleri.
Engin denizler kadar mavi,
Engin denizlerin başlangıcı kadar yakın,
Okyanuslar kadar sonsuzdu
Bakışları.
Yaşama dair düşlere dalmışım
Düşlerimde kopan fırtınalar sensin.
Güneş, deniz, yağmur haykırışlar içinde
Ve esen rüzgâr sensin…
Gitmekle kalmak arasındayım
Ben toprağa doğdum
Doğduğum gün, toprağa sarıldım.
Unutmadım... Unutuldum!
Unutulmuşlukların acısını
Yüreğimde hep duydum...
Gün geldi...
Gün ışıldarken daha
Yola çıkmışsa öksüz ve tutkun yüreğim
- halen avuçlarındadır sıcaklığı-
Yaşadıklarımın
Ve yaşadıklarımızın
Tüm yorgunluğunu taşırken.
Birlikte çıkmıştık yola heyhat şimdi yalnızım,
Tek hatıran bir hıçkırıkla bir de yürek sızım,
Nerede kaldı verdiğin vefadan yana sözün.
Senden bana kalan neler var; ayrılıktan başka?
Senin olduğun gecelerde sabahı bulurdum,
Zamanı; bırakıp gittiğin anda dondurdum
Kulaklarımda bitmeyen hüzünler senfonisi
Kocaman şehirde, acılar sol mememin altında
Yalnızlığın öyküsünü yazıyorum
Gözlerim yollarda
Bekliyorum…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!