Reşat Karabağ Şiirleri - Şair Reşat Karabağ

Reşat Karabağ

Gece yarısı,
Bulutlar çekilmişse bilinmeyen bir yerlere.
Gökyüzünü görebiliyorsan şayet
Kaldır başını
En parlak yıldıza bak.
Konuş onunla;

Devamını Oku
Reşat Karabağ

Geceleri düşüm,
Gündüzleri kara sevdam.
Solduramadı seni,
Ne yazın yakan güneşi,
Ne kışın acımasız ayazı.
Dağların sümbülü,

Devamını Oku
Reşat Karabağ

Toprağa ekilen her tohumda
Senin emeklerin yeşerir
Yediğimiz aşımızda, ekmeğimizde
Sen varsın öğretmenim.

Sen, ağlayan gözden akan yaşta,

Devamını Oku
Reşat Karabağ

Dağlara, taşlara,
Dağları taşları yol eden karıncalara.
Renk renk kelebeklere, arılara,
gözyüzünde özgürce uçan kuşlara.
Merhaba!
Gecenin karanlığında ki ışıl ışıl yıldızlara,

Devamını Oku
Reşat Karabağ

Eserken deli rüzgâr hoyratça,
Deli gönlüm dalar hüzünlere
Avunurum kendi kendime
Bilemediğim, düşler âlemine yelken açarak.
Alır başımı giderim ansızın
Karanlıkların derinliklerine

Devamını Oku
Reşat Karabağ

Ay doğduğunda apansız gecelerine
Rüzgarlar senin haykırışın olur
Dağların var ki; yiğitlik adını bulur....
Aklımdan çıkmayan anılarım sendedir
Hayallerim, düşlerim seninle örüntülü
Ardında nice yitik sevdalarım

Devamını Oku
Reşat Karabağ

Sen giderken;
Temmuz sabahını yanına alarak,
Bir çift güzel sözden umutlu
Ama yoksun bırakarak

Belli ki düşünmedin;

Devamını Oku
Reşat Karabağ

Dün gece yine yelken açtım anılara;
Nerede?
Saklambaç, beş taş, körebe,
Elim sende, oyunlarım.
Nerede,
Altın saçlı çocukluğum?

Devamını Oku
Reşat Karabağ

Biraz sonra
Sesler söze dönecek
Sözcüklerde bazen bir haykırış
Bazen suskunluğun imgesi
Yan yana gelecek özlemlerim
Sulu sepken gözyaşları çağrıştıracak

Devamını Oku
Reşat Karabağ

Yalnızlıklar... Bazen “huzurun bulunduğu an” diye bilerek tercih edilen, bazen de istememize karşılık bir zorunluluk olarak karşımıza çıkan ve tasvip etmediğimiz sonuçlarla baş başa kalmamıza neden olan yer, yer yaşamımızda olumsuzluklar yaratan yalnızlıklar.
Düşünmek, sorgulamak isteriz. Sorgulamaya başlarken bir soru sormak gereği duyarız ister istemez. Ancak, bir soru ile sorgulamaya başlamanın olanaksız olduğu hemen daha ilk soruyu bitirmeden karşımıza çıkar ve hemen ardı sıra diğer sorular sıralanmaya başlar;
Acaba şu anda dünyada kaç kişi bulunduğu mekânda tek başına ve bir sevgiyi paylaşmaktan yoksun? Kaç kişi günün başlangıcından beri kafasına takılmış olan düşüncelerini paylaşacak ikinci bir kişiden yoksun, yapa yalnız? Ya da kaç kişi günü istediği şekil yaşamış ve yaşadıklarını bir küçük tebessümle karışık, birkaç sevgi sözcüğü duyarak paylaşmak ve yaşadıklarının tadını çıkarmak için yanında bulunmasını istediği bir ya da bir çok dostun yokluğunu iliklerinde duyuyor?
Soru... Soru... Soru... Yüzlercesini sormak olası...
Her soruya verilecek bir yanıt ise muhakkak vardır. Ancak nasıl bir yanıt? Yanıtları düşündük mü?
Bazı soruları, o anı kurtarmak için kendimizi savunma içgüdüsüyle hareket ederek yanıtlarız.

Devamını Oku