Gel beraber yazalım
Bu şiiri.
Yüreklerimizde ateşlenen
Ve
Hiç kimseyle paylaşılamayan
Sevgilerimiz;
Acı, senin gözünde
Benimse ta yüreğimde!
Satar mısın acını bana?
Karşılığında iki gözümü vereyim sana...
Ağlıyorsun...
İsyanlardayım! ...
Dağlar kadar kocaman,
Taşlar kadar sert ve acımasız
İstemediğim, mahkûm olduğum yaşamalara
İsyanlardayım;
Dostlardan uzak düşüren yazgıya…
Her sabah yeni bir güne başlarken;
Bir gemi kalkar
Kocaman bir limandan
Bir tren yola çıkar,
Küçücük bir istasyondan.
Bir otobüs,
Serin bir yaz akşamında,
Yelken açtım uzaklara,
İsyanlardayım yaşama.
Yargıcı kendim;
Kurdum bir mahkeme.
Ne şehirlerin kargaşası,
Ne de eve ekmek götürme kaygısı,
Haydi gel...
Dönelim çocukluk yıllarımıza;
Çatısı bulutlardan evimiz,
Gecelerden şikâyetçi miyim, yoksa geceleri seviyor muyum? İşin aslını sorarsanız bunu tam anlamıyla ben de bilmiyorum. Şöyle bir sorgulamak istiyorum.
Gün boyu acımasızca yüklendiğim beynim ve bedenime ne kadar acımasız davrandığımın farkına ancak geceleri farkına varıyorum.
Geceler yaşadığımı ve kendime karşı sorumluklarım olduğunu bana anımsatıyor.
Duygularım varmış benim, gerektiğinde ağlatan gerektiğinde şen kahkahalar atmama neden olan duygularım. Bunların varlığını geceleri fark ediyorum. Bu duyguların en yoğununu - belki de inanmayacaksınız ama- hep gecelerde yaşıyorum. O kapkara katran karası gibi gecelerde.
Sabah güneşin doğuşuyla hatta güneş doğmadan yeni güne merhaba dediğimi ve o günü hep güzel şeyler yaşayarak yaşantımın geçmişte kalan sayfalarına olumlu bir gün olarak yazacağımı kararlaştırmış olarak yaşamın içine daldığımı; insanlardan çok şey beklemediğimi, bir çift güzel sözün, çoktan beri unuttuğumuz şen kahkahalar olmasa da tatlı bir tebessümün sevinçlerimizi, gönençlerimizi doruğa çıkaracağını, mutsuzluklarımızı yok edeceğini düşünerek güne başlamak istediğimi hep geceler bana anımsatıyor. Daha açıkçası bütün bu duygu ve düşüncelerimin farkına ancak geceleri varıyorum. O zifiri karanlık, katran karası gecelerde...
Birçok şiirimde yol arkadaşım oluyor geceler.
Yine akşam oldu,
Dağ başları yine duman duman...
Ses seda da yok,
Sevdalardan haber getiren kuşlardan...
Yalnızım dağlar ardında,
Ne zamanla sınırladım
Ne de saydım sol yanımdaki yangınları
Gözlerimde sakladım ki
Her biri yağmur damlasıdır
Dizilirken gök kuşağı renklerinde
Sözcük olur nakış nakış işlenir
Biricik torunum Deniz Emek’e;
Dalgaları hırçın, güneşle yoldaş
Engin bir deniz oldun sevinçlerimize
Ne iyi ettin geldin evimize…
İlkbahar çiçekleri gibi açtın




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!