Prangalar Vurdum Yüreğimin Diline
“Gitme sana muhtacım” diyordu,
Kulağıma gelen şarkı!
Gecenin katran karası ayazında,
Yorgun ellerimde yarısı boşalmış bir kadeh,
Dört duvar arasında tutsak duygularımın karşısında resmin...
Seni düşünürüm
Anamın kokusu gelir burnuma
Dünya güzeli anamın
Binmişsin atlıkarıncasına içimdeki bayramın
Fırdönersin eteklerinle saçların uçuşur
Devamını Oku
Anamın kokusu gelir burnuma
Dünya güzeli anamın
Binmişsin atlıkarıncasına içimdeki bayramın
Fırdönersin eteklerinle saçların uçuşur
Sevgi, sitem yüklü çok güzel çalışma; yüreğine, kalemine sağlık şair yürek.
Aşkın hallerinden doğan serzenişinizde acı ile sevginin iç içe geçtiği duygu seli hem coşkun, hem buruk... okuyanı hüzünlendiriyor şiiriniz Hatice Hanım, yürekten kutluyorum. Mutluluklar sizinle olsun (10on+)
Sevgi ve sitem dolu dizeler.ÇOK GÜZELDİ........TEBRİKLER.....
Bu nasıl sözler bukadarını bilmezdim ki edebiyetçiyimişsin demek bilmediğimizi senden öğrenmek gerek çok güzel sözler mükenbel yüreğine sağlık çok oldu görüşmeyeli istiyorum tabi sevgiler inşalah yeni yıl sana sevgi sağlıkta olacak mutlaka ??iyi günler
Yüreğinin prangalı haliyle attığın sessiz çığlık gönülleri viran ediyor, bir de ses verseydin dilinle halimiz nece olur du ?
Yüreğine sağlık Nazarım kucak dolusu sevgilerimle....
Şiir, Öylesine bir gerçek öykü gibi Öylesine tertemiz ve akıcı bir dil ile işlenmiş kibir solukta sıkılmadan beğeni ile okudum.En güzide en parlak en sade şairlerden siniz.Sevgi ve hoşgörü iç içeydi tam puan +ant.kutluyorum.03.01.2013 Ankara
serbestin en güzellerinden bir şiir okudum kaleminizden, tebriklerim çok... çok...
saygımla.
doyurucu bir şiirdi.
mısraların uyumu hoş bir ahenk bırakmış şiirde...
şaire ve şiirine tebriklerimle.
selam ve saygılarımla efendim.
sevgi ve huzurla kalın...
Prangalar Vurdum Yüreğimin Diline....
Prangalar Vurdum Yüreğimin Diline
“Gitme sana muhtacım” diyordu,
Kulağıma gelen şarkı!
Gecenin katran karası ayazında,
Yorgun ellerimde yarısı boşalmış bir kadeh,
Dört duvar arasında tutsak duygularımın karşısında resmin...
Oysa gitmiştin çoktan.
Kim bilir belki de hiç gelmemiştin sevgili...
Sen giderken,
Ben prangalar vurdum yüreğimin diline.
Sen giderken,
Tuz bastım kan revan içindeki yaralarıma.
Sen giderken,
Zamanın derinliğinde anladım senin hiç gelmeyeceğini...
Bir kukla gibi elinde oynatıp,
İşin bittiğinde,
Sana sevdalı yüreğimi yalnızlıklara savurdun...
Yine de, ben dualar ediyorum sana,
Çünkü hayattan ağır bir ders daha vermiştin bana...
Sen giderken,
Aydınlığımı, güneş’imi ay’ımı alıp da gitmiştin.
Bu aşkın günahını,
Bile bile bana bıraktın sen, sevgili...
Şimdi boşlukta yankılanan, sessiz çığlıklarda yüreğim…
Tüm gücümle haykırdığım feryadım arşa dayanmış...
Hangi yürek vardır ki;
Ayrılık düğümü boğazına ilmekliyken,
Yalnızlığına tuz bastıkça canı acımayan…
Her acı sahipsiz,
Her acı sahibinde kanar sevgili...
Sen ki;
Seni kanatanların intikamını aldın yüreğimden.
İnandım…
Güvendim…
En acısı da seni çok sevdim...
Ne kadar inkâr etse de kalbim,
Rotasını şaşırmış bir gemi,
Sahipsiz bir el, kalp ağrım, gizli sanrılarım ve ben…
Limansızım...
Bir med – cezir’dim oysa...
Sığındım senin limanına,
Akla ziyan bir şekilde tutundum dalına...
Ateşe atacak odun arayışında olduğunu bilmeden,
İçindeki yontulmamış sevdalara çıra aradığını bilmeden,
Gözlerindeki intikam ateşini anlamadan,
Öylesine safça, tertemiz uzattım sevgimi sana.
Teslimiyetlere kurban ettim kendimi, farkında olmadan.
Sevgim uğruna…
Sana boynumu eğdim ben sevgili.
Sense, vurdun hançeri büktün boynumu,
Paramparça olan kalbime attın,
Bütün intikam oklarını...
Korkma gönlü geniş sevgili,
Benim yüreğim hiç kin beslemedi bugüne kadar.
Ne sırtımdan vuranlara,
Ne de ansızın kahpe hançerlerini saplayanlara...
Gözlerime mil çektin sana doğuşumda.
Oysa o gözlerden senin için akmıştı hüzün kokan gözyaşlarım.
Sen anlattıkça pastel boyalı hikâyeni,
O gözler sana sevgi verdi, deniz kabuklarının mavi düşlerinden…
Dinlerdim safça ya!
Kanardı yüreğim içten içe senin aşkına...
Nasılda inandım bir çocuk gibi esassız Pinokyo masalına.
Deneme tahtan oldum üşüyen yalnızlığımda,
Yazdın, yazdın da;
Silmeyi unuttun, sen kokan suretini bedenimden…
Hangi dağların öfkesiydi içindeki be dalkavuk?
Bana mı boşalttın ciğerindeki hayâsızca olan bütün sevgilerini?
Şimdi uzak kentlerin iki yabancısı olduk seninle…
Sen;
Ellerinde can bulan bütün sevilerimle,
Aşüftelikten vesikalı kollarda mutlusun?
Bense üstünkörü hatıralarla, yine dört duvar arasındayım.
Dışarıda zifiri bir çakır ayaz,
Martılar dalgalarla dans ederken…
Anımsadım birden, o bilindik sahilde…
Hani bir gemi kalkmıştı limandan,
Ellerim sıcacık ellerinle sevişirken.
Martı konuvermişti geminin pupasına...
Sense dönüp baktın bana...
Ve ben;
Yüzünden okumuştum o gün…
Anlamıştım…
Gidecektin uzaklara…
Senden bir şey dilemedim hiçbir zaman.
Dilemem de...
Karşıma çıkıp da söyleseydin adam gibi,
“Olmadı denedim yeri dolmadı, oynadım seninle” diyebilseydin mertçe!
Ey sevgili;
Ben ki, Şehr-i İstanbul sokaklarının her yüzüyle başa çıktım...
Yeri geldi, tinercilerle oturdum sigara içtim.
Onların gözlerindeki kimsesizliğe,
Onlarla ağladım...
Onlarla güldüm…
Bir şişe biranın aralarında nasıl paylaşımlarına şahitlik ettim...
Sen bilir misin?
İstanbul insanı nasıl alır kendini kendinden...
İstanbul bile gasp edememişken beni...
Sanma ki yenilirim, yıkılırım ardından...
Düşmelere alışığım ben...
Kimse tutmadı, kendim kalktım yerden...
Her seferinde küllerimden doğdum ben.
Ben ki hayata,
Ben ki Şehr-i İstanbul’a,
Ben kendime bile meydan okudum sevgili;
Eyvallah etmeden...
Sen...
Sendelemeden yükseklere uçan gidi...
Dikkat et, kırmasınlar kanadını!
Unutma!
Ektiğini bir gün mutlaka biçer insanoğlu...
Şimdi sessizce susuyorsam eğer;
Sanma ki yıkıldım...
Kanıyorsa kalbim derinden,
Sanma ki sendeledim, düştüm...
Ben acıları ekmeğime katık edeli yıllar oldu sevgili...
Yaşatırım onurumla, sessiz ve sensiz…
Sende yalan, bende bitmeyecek olan, bu tertemiz sevgiyi...
Yolun açık olsun...
Setler kurmasın hayat önüne...
Biliyorum ki düşersen,
Ben koşarım yine, tutmak için ellerine...
Sen yazdın bu başrolü kendine...
Figüranlar olmasaydı eğer sevgili,
Ne senaryon olurdu,
Ne de sen!
Ya da sen gibiler başrollerde...
İşte öylesine bir hikâyeydi bana,
Hayattan bir ders daha veren, senli...
İşte bir masaldı,
Sana tebessüm,
Banaysa,
Geride yaşayan bir enkazın kanamalı yüreği...
…
Düştü…
Bitti
SERSERİ....
23 Aralık 2012
-
Çakır ayaz: Açık, ancak çok soğuk hava.
Pupa: Geminin arka kısmı.
Gidi: Ahlaksız......
düzenlesinden dolayı değerli arkdaşım can dostum sevgili Serdar yılmaz..sevgiler güzel yüreğine EYVALLAH..
Hatice gençkıl...
Hatice Fiskeci
Hüzün deyasina dalmis bu derin siirinizi Güldeste Siir Grubu/muzda paylasiyorum Hatice hanim, devetlimsiniz sizi de bekliyoruz...
http://gruplar.antoloji.com/guldeste-siir-grubu/
Tebriklerimle tam puan listemde...
Kaleminiz daim olsun.Sevgiler.
İnsanı okurken bir başka dünyaya götüren harika bir şiir yüreğine ve düşüne sağlık.Tam puan ile antolojimde.
Bu şiir ile ilgili 24 tane yorum bulunmakta