POPÜLİZM
Sevgi okurlarım, bu yazılma güne damgasını vuran “popülizm” üzerine toplumu yönetenlerin konuşmalarından yola çıkarak, kendi düşüncelerimi de paylaşmak istiyorum.
Devletimizi yöneten ve yönetmeye aday iki genel başkan arasında geçen konuşmanın 04.06.2010 tarihinde, Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan konuşmanın, bir kısmını sizlerle paylaşmış olacağım.
Sayın Başbakan Recep Tayip Erdoğan TİM de, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik konuşmasında, aynen şunları söylüyor: “Biliyorsunuz 1 e 5 dağıtanlar olur, 1 e 2 dağıtanlar olur ama ondan sonra Züğürt Ağaya dönersiniz” dedi “Geçmişte bu siyaseti yaşadık Bu çirkin siyasetten millet çok çekti.70 li yılların siyaseti bu. Türkiye’ye bir şeyler kazandırmaz. Ne aldatan olacağız ne aldanan olacağız. Gerçekçi olacağız. Yapmayacağımızı vaat etmeyeceğiz. Yapacağınızı söyleyeceksiniz. Söylerken de ortaya reçeteyi koyacaksınız. ‘ben şunu şunu ve şu şekilde gerçekleştireceğim’.Efendim sen git de biz gelelim ondan sonra biz nasıl yapacağımızı görürsün. Yok, öyle 25 kuruşa simit. Eğer vatanını seviyorsan, milletini seviyorsan bunu şimdiden söylersin. Türkiye’nin zaman kaybına tahammülü yoktur. Sen söyle, mevcut hükümet bu gerçekçi yaklaşıma kulak ardı yapıyor da bakmıyorsa, benim milletim sandığa geldiğinde sorar” dedi.
Sevgili okurlarım, ana tema “popülizm” üzerine sayın başbakanın söyledikleri böyle.
Gelin şimdide Cumhuriyet Halk Partisi Genel başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasına bakalım.”Sayın Başbakanı çok güzel bir şey söyledi: Diyor ki ‘Popülizm tuzaktır’ Aynen katılıyorum, ama Allah aşkına söyler misiniz, Tunceli’de Allah’ın kışında buzdolabını ben mi dağıttım”, dedi. “Bozuk bir saatin bile günde iki kez doğruyu gösterdiğini biliyoruz. Sekiz yıldır görevde olan AK Parti iktidarının da mutlaka bazı doğruları hayata geçirdiğini söylemeliyim”, dedi. “Kaldı ki Sayın Başbakan diyor ki, paramız çok değerli. Elbette ülkenin parasının çok değerli olmalı, ama paraya değer katan üretimdir. Sıcak para değildir. Ben istik tam yaratmayan büyüme kavramını AKP hükümeti ile gördüm. Büyüme var ama istidam yaratmıyor. Nasıl bir büyüme anlayışıdır bu?
Şimdi “Şapkamızı önümüze koyup düşünelim.” Türkiye Devleti kurulduğu yıllardan 1980 darbesine kadar, devlet millet el ele karma ekonomi içinde ortaklık yapmaktaydı. Devlet halkının vergilerinden artırdığı parayla hastane, okul, fabrika, yol, su, elektrik ve nice yatırımlar yaparak hizmet veriyordu. Milli değerlere sahip çıkıyor ve yerli malları bir inci sırayı almaktaydı. İç ve dış borçlarımız yok denecek kadar azdı. Bundan rahatsızlık duyan güçler, önce gar kaşa çıkarttırıp, geçleri bir birine düşürdüler. Dahası darbe ortamını hazırladılar. Hadi bakalım yapın görevinizi dediler. Sonrasında da “ bizim çocuklar işi başardı,” dediler. O günden sonra iktidara gelenler, ha babam de babam Ülkemizi serbest pazar yapıp, kapıları sonuna kadar yabancılara açtılar. Tüketimi artırıp, işsizliği çoğalttılar. Milletin malını satmaya başladılar. Gelinen sonuç orta da.
Hele 1992 yılından sonra, satış daha da artarak devam etti. AK Parti iktidara geldikten bu güne iç ve dış borç ikiye katladı. Satışlar yatırıma dönmeden, uçup gitti.
Şimdi gelelim Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na. O, Mustafa Kemal’in işaret ettiği milli devlet, milli ekonomi ve huzurlu yaşayan ve işi gücü olan bir milletin güven içinde yaşamasını düşlemektedir. “Popülizm yapmadan istihdam yaratmak zorundayız” diyor.
Bizler ülkemizi seviyorsak, dini inancı politikaya alet etmeden, çağdaş gelişmeye yüzümüzü dönmek zorundayız. Laik ve demokratik bir düzen içinde, kardeşçe yaşamalıyız.
Saygılarımla.
Mürsel Adıgüzel
Eğitimci Yazar Şair
Mürsel AdıgüzelKayıt Tarihi : 5.6.2010 23:49:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (2)