yokolma telaşında bedenim
çürümüşlüğe atılmış gibi
sensiz nemli duvarlar arasında
sıkışmışım üşüyorum ve kayboluyorum
gece sarıyor duvarları beni ve sensizliği
yalnızlık paylaşılırmıydı?
yoksa yalnızlık denılen şey
sadece ne olduğumuzu unutduğumuz zaman
kapımızı çalan bir uğultumuydu
ateşler içinde uyandığımızda bir gece
derin karanlığın ender ışığında buluruz
asilik boyutlarının üzerinde
en uçurum yanında hayatın
ve kendini senden alan
bir geçmişin vardır
en derininde ruhunun
zemheri ayazları bileyalnız bırakmazken geceyi
ay girerken karanlığın koynuna
yıldızlar yorgan olurken kentin üzerine
seni özlüyorum
ne bir gece oluyorum zemheri ayazına
nede bir yıldız kentin üzerinde
Seni düşünüyorum hep
sessizliğimin köhneliğinde
kendime soruyorum seni
yüreğime soruyorum
öyle bir yerdesin
öyle bir yerde karşılaşıyoruzki
bıraktığım laleler
çok geç artık onların
solgunluğunu kurtarmak
vakit doluyordu
ve kızgın toprak
iğretiler içindeki karıncalarla
metal yığınları arasında
büyütmek bir aşkı
tüm binaların arkasında
gece sessiz sokakların
hafiften yağan asit damlalarının
ve metal ağırlıklarının
yağmur başladı
geniş kaldırımların ve ıssız dönemeçlerin
belirsizlikler oluşturduğu bu kentde
seni aradım her yolun sonunda
fakat her yol çıkmazda
her kaldırımın arasında
ağlamaklı bir ezgi saplantı gözlerime
ve çığlıklar altında gönderirken
çiğ damlalarını gökyüzü
hangi gül yaprağı beklerdi artık
karanlığın ve sefilliğin taht kurduğu toprak üzerinde
ve hangimiz beklerdik bu zamanda
gidiyorsun
gittiğin yere bakıyorum
dumanlı bir sevda
karşı konulmaz bir nefret
sokakları binaları ve tüm köprüleri
yıkmak isteyen sancılı bir dönem
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!