Ağaçlar ki atlar gibi ayak üstü
Uyurlar, başlarında düş torbaları,
Dalgın, el ele geçiyorduk uykulu
Ağaçları. Bulutları geçiyorduk,
O yerde ben gökte, el ele, göz göze,
Ağır ağır kayıp giden bulutları .
Nedir bu benim çilem!
Hesap bilmem
Muhasebede memurum.
En sevdiğim yemek imambayıldı
Dokunur.
Bir kız tanırım çilli
Suda güneş ışımaya başladı mi,
Suyun yüreği çarpmaya başladı mi,
Bir aşk mektubu gibi gelir, kırlangıç,
Uzaktaki sevgiliden,
Bir elinde çiçeklenmiş badem dalı,
Bir elinde çayır çimen.
bütün bayraklarımı çektim gönderlere,
kanımın sıcak rengine boyadım kenti.
taşlar döşedim öfkelere giden yola,
elimin tersiyle düzledim kuleleri.
sevgiyi dörde böldüm, doğu, batı, kuzey
güney, sıçraman için bir uçtan bir uca,
Sarı kızla yorgan döşek
Camın ağzında sabaha karşı
Sarı kızın kolu bacağı
Sarı kızın memeleri
Sarı kızın gün ışığı
Sarı kızın ince uzun kavakları
Salaş köprüsünde gençliğinin
mavi damarlı memelerini buluyor elleri
soyunuyor, ev boş, boy aynasına karşı
yan, öyle bir eğmeç
iniyor ki belinden kasıklarına doğru
saçlarını döküyor boynunu kıvırarak
Seni göremem bir daha
sana dokunamam bir daha
büzülmüş oturuyorsun
arkan bana dönük
sana sarılamam bir daha.
Ölü bir kente sürülmüş, tutuk
Sinsi bir sokakta tek başına
Sorumsuz bir denizde gülümser.
Bencil renklerden uzak, benekli
Külü esildi mi ışıl ışıl.
Her türlü sevgide yaprak veren
Asmış, körpe ve kolay, birdenbire,
Çocukluğun bir karış duvarından,
Tomurcuklu bir badem dalı sanki
Gencecik öç alma bilmiyor,
İlk cemre kadar yeni, havadaki.
Kavunu almak için uzanmış ve ölmüş
Kavunlar varmış, aralarından birine uzanıyormuş, uzanmış ve ölmüş
Ölenini uzandığı o kavunu başka biri almış, yemiş olmalı.
Oysa ölen o kavuna uzanıyor durmadan, kokulu ve olgun,
o kavuna uzanan anlatıldıkça, sofrada ya da bahçede.
Anlatan rakı kadehine uzanacak,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!