Denizlerden
Esen bu ince havâ saçlarınla eğlensin.
Bilsen
Melâl-i hasret ü gurbetle ufk-i şâma bakan
Bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin!
Ne sen,
Ne ben,
Söyleşir
Evvelce biz bu tenhalarda
Ziyade gülüşürdük
Pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
Ne meseller söylerdi mercan köz nargileler
Zamanlar değişti
Devamını Oku
Evvelce biz bu tenhalarda
Ziyade gülüşürdük
Pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
Ne meseller söylerdi mercan köz nargileler
Zamanlar değişti
dil eskidikce mana genişler. düşünün; yeni kelimeler üretip onlara anlamlar katalım. oluşturduğumuz kelimilerle, yapacağımız edebiyat, tarihin koynunda uyumamış sözcüklerin nasıl cılız ve derinlikten uzak olduğunu bize gösterecektir .bu düşünce yeniliğin önünde aksi bir fikir gibi görünebilir. bilakis çağın ışıklarını anlatacak sözcükler abilerinden öğrendikleri, abis dertleşmeleri bilginin ve bilimin ışığında gün ışığına kavuşturucaktır.. ve tabiki boşluklara daha derin şiirler yazılacak. evrenin sırrını çözecek şifreler dilimizin ucunda duruyor .saygılar geçmişe ve geleceğe..
Caddelerde rüzgâr aklımda aşk var
gece yarısında eski yağmurlar
şarkı söylüyorlar sessiz usulca
özlediğim şimdi çok uzaklarda
Özlenen her zaman sevgili olmayabilir; bizde Laf arasında biraz argoya kaçan alaylı bir söylemle, gerçekler acıdır denir. Belki de insan elindekinin kıymetini bilmez ve hep arayış içindedir. Tabii herkesin hayatı güllük gülüstanlık olmayabilir. Lakin müreffeh bir hayatı olan kişiler bile, doyuma ulaştıkları için doyumsuzluğun peşinde yeni beldeler arar. Oralarda bir sır olduğunu düşünür. Bu fikrin cazibesine kapılır; ve bu fikir insanda çocuk yaşta başlar. Gittikçe gelişir. Bulunduğu ortamdan kaçıp gitmek fikri.
Şimdi Nilüferi'in bu çok sevdiğim güzel şarkısını,neden yazdım? Bana göre, rahmetle andığım değerli şair Ahmet Haşim'in şiirine yapılan bir yoruma uygun düştüğü için yazdım.
Ben de şiirdeki ahengi anlamama haz duymama rağmen, yabancı kelimeler yüzünden şiire sahip çıkamadım. Aman Allahım bu ne güzel şiir demem için, şiiri anlamam gerekirdi. Kendimi kandıramam ve bu saygısızlığı kendime yapamazdım. Zaten benim uslubuma uymazdı.Bana bütün bu duyguları yaşatan, şiir hakkında yazılmış, şiire hakkını veren, öğretici, açıklayıcı ama sıkmayan, doyurucu muhteşem bir yorum oldu. Teşekkürler. Şaire ve bu sayfaya, günün şiirinin şairine de yakışan budur. İyi günler.
Saygı ile..Şiirde konu ne olmalı sorusu, bu çerçevenin dışındadır diye düşünüyorum.
Değerli şairimiz Ahmet HAŞİM'İN 'O Belde' şiirinde ben imge, simge avına çıktım. Ağır bir dille yazıldığı için, anlamları seçemedim. Ben konuya, 'etik' açıdan bakmak istiyorum.
Şairimiz, yeni nesli tanımlarken romantizmi de işaret etmiş oluyor;
' Sana ince taze kadın,
' Bana eski bir budala
' Diyen bu sefil iştiha, bu kirli nazar....
Yuva kurmada alt yapı romantizmle örgülenirse, ufak-tefek sarsıntıyla yuva salsılmaz. Aksi durumda, Sn. Semiha Yankı'nın şarkısındaki gibi, ömrü 'bir dakika' olur.
İlgili uzmanlara veri olarak şu bilgiyi de sunmak istiyorum. Yıl 1955. Yaz tatillerinde bir gazeteye de hizmet veriyordum. Ünlü bir dansöze röportaj için gönderdiler. Dansöze şu soruyu yönelttim:
-Erkekler hakkındaki görüşünüz nedir?
-Erkekler bir zevk aletidir.
*-Nadir ŞENER HATUNOĞLU: matematikçi-bilim uzmanı*
belki dil bugün ağır gelebilir belli bir yaş grubun altına ama yinede güzel. herkesin devri kendine güzel, fakat zamanımıza göre daha saf ve temiz.
Dedei Polonyadan içimize ajan olarak giren ve ;'Benim vatanım Rusya, beni Stalin yarattı' diyen ve orada ölen bir Kominist Nazım dan başka hangi beyan ve faaliyeti bekliyordunuz efendim?
Bakın Azerbeycan'a ! Var mı dilinde zerrece değişim? Çok gelişmiş dünya ülkelerine bakın! Dilleri ve alfabeleri olduğu gibi durıyor! Bir Japonya'ya bakıN! Yirmi küsur bin harfli bir alfabe kullanıyor ve değiştirmekten de bahsetmiyor! Ya biz ne yaptık? Verdik güzelim dilimizi Agop DİLAÇAR denen bir ermeninin eline kabak çiçeğine döndürdü(!) maşallah(!)
Aklınızı başınıza alın beyler! Oyuna getirlildik oyuna! 'Yeter artık' deyip dönmen Koyun'a!'
nazım hikmet bu şiir tarzını sert birde eleştirmiştir. kendisi yeni akımın, makinalaşmak babında, şiirinde değişmesi gerektiğini düşünmüş. mehtap, sevgili, loş kayıkhaneler, lükx akşamların, kristal ışıklarının yandığı, toz pembe hülyaların şairlerini eleştirmiştir. ve köylünün, ezilenin, işci sınıfının kanaatkar dünyasını şiirlerinde işlemeye çalışmışdır. bence konu ne olursa olsun şiir idolojilerin dışında insan yaradılışının derinliklerinde zaten vardır. sosyolojik hayat eylemlerinin yansıması şiiri kılıktan kılığa sokmuştur ..bu fikirlerin ışığında; şiirlere bağımsız bir duyguyla bakılması gerektiğini düşünüyorum. ahmet haşim beyitleri iyi işlemiş duygulanımlarının hakkını vermiştir.saygılarımla..
Kimi şarkılar vardır:'Portofino,Boat on the river,Balalayka,Hotel California..vs.'bu şarkıların türkçesine çok mu ihtiyaç duyuyorsunuz? O Belde şiirini kasete okuyun ve gözlerinizi yumup dinleyin,anlamanıza gerek yok; o eşsiz armoni sizi Haşim cennetlerine götürecektir.Saygılar.
'Sana yalnIz bir ince taze kadın
Bana yalnızca eski bir budala
Diyen bugünkü beşer,
Bu sefil iştiha, bu kirli nazar,
Bulamaz sende, bende bir ma'na,'
Şiirin bu bölümü biraz cevap ola…
İnsanın bildiği kolay
Bilmediği zordur
Bilmediğini öğrenirsin kolay olur.
Burada durum daha da başka
Her insan kendi diline laf ettirmez
Ben de ettirmem ama dilimin başına gelenleri de bilirim
Dilinin tarihi macerasını bilmeyenler
Ahmet Haşimleri de suçlar,şimdi beni de
Şimdi Anadolu'da konuşulan dilimizi
Türkistan'da konuşulan Tükçelerle karşılaştıralım.
Bizimki mi Türkçe onlarınki mi
Elbet onlarınki orjinal Türkçe
Ama onlarda bizim konuştuğumuza Türkçe denir
kendilerininkini Türk boylarının adlarıyla adlandırırlar:Türkmence,Kırgızca,Tatarca...vs.
Bunu yapan da sovyet rusları olmuştur.
Türkistan cumhuriyetini çin ve rus sovyetleri paylaşınca
çinliler aldıkları Doğu Türkistan'a siyncan (yeni fethedilen ülke anlamına gelir) adını verir.
Rus sovyetleri de burada bir direniş oluşmaması için
her türk boyuna ayrı özerk bir statü verir
onlardan Türklük bilincini siler zaman zaman vuruşturur,
kiril alfabesinin farklı bçimlerini ayrı ayrı uygular ve apayrı bir bilinç oluşturur.
Şimdi bir kazak Türküne sen Türksün desen hayır ben Kazağım der.
Her boyun söyleyişlerindeki farklılık sanki ayrı bir dilin unsurları gibi işlenmiş.
Oysa Anadoluda bile bu yöresel farklılıklar bugün bile vardır.
Bize gelince rus sovyetlerinin bizde desteklediği bir dil politikası vardı.
Türkistan Türkleriyle ortak bağlarımızı koparmak babında ortak olan kelimeleri temizleyip yerine yapay kelimeler koymak.
Bu sayede bugünkü Türkçemiz oldukça farklı bir yapıya ulaşmıştır.
Onlarla anlaşamayacağımız ve aynı zamanda
Ahmet Haşımleri Fuzulileri Bakileri de anlayamayacağımız bir kıvama gelmiştir dilimiz.
Şimdi Ahmet Haşimleri suçlamak yerine geçmişimizi öğrenmenin zamanı değil mi?
Şiir içinde bazı kelimeleri öğrenip yerine koyduğumuzda
çok seveceğimiz bir şiir olduğunu göreceğiz.
“Melali anlamayan nesle aşina değiliz.”diyor şair
Anlamayınca aşina olmak da mümkün değil tabi.
Selamlarımla
Sözlükle şiir okumak sıkıyor insanı inanın,en güzel şiirin bile tadı ekşiyor. Birileri Ahmet Haşim'den 500 yıl önce herkesin rahatlıkla anlayabileceği,zevk alabileceği şiirler yazmayı becerebildiyse ve Ahmet Haşim gibileri özellikle bu yolun tam tersine bir yol seçmemişlerse bunun derin nedenleri vardır.
İşte ,özellikle bu nedenler yüzünden Ahmet Haşim ve aynı tarzı benimseyen şairleri es geçeceğim hep.
Yorumlara bakarsanız göreceğiniz gibi:
'' Şiiri anlayamadım ama anlar gibi oldum sanki,ne güzel olmuş..! ''
diyebilecek kadar cesaret gösteren arkadaşlar var..
Ben daha ileri giderek, bazı tanıdık kelimeler görünce Türkçe bir şiir sandım,diyeceğim.
Ne yazık !!!
Saygılar
Fikret Şahin
Evet evet görüyorum .. artık görebiliyorum.. her yer aydınlık şükürler olsun :)
Bu şiir ile ilgili 87 tane yorum bulunmakta