Gün uzuyor dünün uykusuzluğunda
Şimdi çıkarsalar beni benden
Toplasalar fırlattığım her sözcüğü
Yine de ayırt edilmez benle ya da bensiz
Ve bir de siz
Akrep her soktuğunda yelkovanı,
İçimden bir diğeri,
Çarpıp yüzüme beni çıkar;
Sonu yok mu bu uçurum kokan bataklığın?
Uzattı bahar ellerini dedi:
Yüzündeki hüznü dök denize,
Anladım;
Arkama aldım bir yanımı,
Karanlığa uzattım yüzümün astarını,
Ayın karanlık yüzü gibi
Dönerim artık çizdiğin yörüngede.
Ne gerçekliğimi,
Bitmez
Dinmez
Dinlemez güneş
Rengi ne olursa olsun asılın
Gölgesi siyah
Dur
Orada mısın,
Gerçekliğini his ettirmek için sayılardan fazlası gerek;
‘O’ sen misin duymakla yetinmeyip dinleyen,
Anlayan,
Anlayacak bir şeyler kaldığına inandıracak.
‘O’ sen değilsin.
Şimdi dün ile yarın arasında bir köprü,
Geçip bitmeyen,
Duyumsanması bir tokat tadında ancak.
Bir karın ağrısı,
Sanrılı dünler,
Uyandığında avucunun boş olacağını bilmekten,
Buz tutar kalemler kadar hayatı tutmayan ellerim
Artık nasıllar niyeler batmıyor beynimin grisine
Bir rüzgarda salınır gibi
Van Gogh baştan çiziyor resmimi
Her şey sarıya kesti
Deniz içmiş yakamoz kokuyordu
Korktum yorulur mu çocukluğu
Tezatlığı kadar varlığı
Acelesi sığmazken ömrüne
Çakılı kalabilirdi masumane bir sevgiye
Tuttu hoyrattı
Cam gibiydi gözlerimiz
Kırılganlığında yaralayan saplanan
Kalabalık fotoğraflarda ayna gibiydi yüzlerimiz
Kendi dışında her aksi taşımaya alışkın
Alışkanlıklarından yorgun
Donar asılı kalır,
Kendini başka biri sanır gibi,
Yürüyüp giden;
Akisler bazen asıllardan daha kıymetli.
Tutuyor çeviriyor bakışımı,
Elimde ya da kolumda
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!