zindan misali hayatta,
hapis gecelere mahkûm olmayı
nerden bileceksin...
nerden bileceksin, müebbet sevdanın,
hücre duvarlarını...
tavan çatlağından sızan küçük ışık,
Uykuların kaçar geceleri
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
Devamını Oku
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık




Kaleminiz var olsun
gözlerimin içine bakıp,
/senbensin/bensenim/ ve
gözlerinde;
evet ben varım demiştin…,
değil yarınlara,
değil geçmişe,
o zamana bile bakamıyordum ki o esnada ben,
belki;
mazînin nerede kaldığını arıyordum…,
rüyalarımı hatırlayamadım hiç bunca yaş,
o güzün kışa meyyal öğle vaktinin,
orta mescidli vuslatındaysa
göreli beri secdeni,
uykum dışında hep rüyadayım…,
ve artık benim de uzun uzun anlatacak,
fezanın incisi bir süreyya rüyam var;
ama sakla beni dedin,
tanınmaktan hazzetmez
tevazû ehli üstadım…,
ve aşk;
merhametinden sevgiye büründü zamanla,
ardında bin bir renk cümbüşü ve
solar döngü izi bırakarak yadigâr…,
çileyi ve hasreti
sevgiye emanet edip,
cellat olmak yerine hayata,
hayat verdi, bir fakir cömertliğiyle,
ölmüşlüğünden habersiz dirilere…,
ve barıştı aşk küslükleriyle,
taşkınlıkların yerini aldı delişmen duyuşlar,
kıyametleri koparan uğultusuyla,
arsız dünyanın bütün inlerine kadar çağlarken,
bir duru dağ çeşmesi olup,
hayata karışmak istedi ve
bilirsin işte sonrasında,
zakîrle/şakîrin halini…,
ki,
yaralı insanlar
hemen tanır birbirini bilirsin,
kabuklara aşina kabukları zira…,
ah;
püskül püskül saçaklarını
bulutlar arasında yolan,
bir uçurtmayım bugün gece/de yine
ve o garipliği bilinmez
gûrebadanım…,
kanıyorum heceleyerek adını,
süklüm püklüm saklanıyor yalandan tebessüm
yüzümün gergefine,
rengi turuncuya çalan gül nakışlı
ilk muhabbet ikramını,
kitliyorum birbirine kirpiklerimde sımsıkı...,
hem kaçamak bir gülüşüm,
ve hem ağlıyor yastığımda bir külçe,
kesik kesik ve yutkunarak
hıç/kırık/sız…,
belki, yalnız bir sokak lambasıyım,
ve acizim aydınlatmaktan karanlığımı…,
belki, başı olmayan bir duvarım ve,
illegal asılmış afişleri söküyorum üzerimden…,
diyorum ya, alnını duvara dayamış,
yalnız bir sokak lambasıyım belki...,
ah;
bir körpenin peçeli yüzü kadar saklı bir hüzünle,
dikine dikine gidiyorum yüreğimin
ve çağın çöplük kalbine tahammül harcım değil…,
gel gör ki,
hale bakar mısın dediğim şu hale isyana ve
ayaklanmaya hazırlıklaraysa
dermansızım…,
ama işte düşüyor umutvar bir gül yaprağı daha
ılık bir mevsime akisler çizerek...,
ah;
mecbur muyum dalgın olmaya uzaklara
ve bu kadar hatırlamaya seni ya hû;
uzat yanağıma şifacı ellerinin
helal kazançlı tuzunu hekimim ki,
aksın gözlerimin öfkesi
taş bağrıma…,
kadim zamanlar ertesi dünyada,
kimse ağlayamazken artık ölülerine dahi,
beni her andığında de ki,
gözyaşı koleksiyoncusu
adıma,
ki yaralılar daima çabuk kanar masallara bilirsin…,
yalnızca ehline âyân sohbetimizin
efsunlu kodlarını çözme peşindeyken,
destursuzca turkuaz halılar seriyorum yollarına,
kabuk bağlamış yol ayrımlarında,
ah;
Kaleminiz var olsun
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta