kıyamet gibi akan trafiğe kurban gitti
süpermen olmak damarlarımda yılgın bir özlemdi oysa...
yetişemedim tekire
teker fırtınaya kapılmış bir kürdan gibi çevirdi onu
yankılandı çığlığım sosyete apartmanlarının
kapitalist işyerlerinin duvarlarında
Hayvanlarında sinirli tarafları vardır ve yaşamları aynı insanlar gibi pamuk ipliğine bağlıdır...
Arabada gezen el bebek bakılan hayvanlar şanslı. Ama ya sokaklarda caddelerde kasap dükkanlarının önünde son zamanlarda marketlerde...bir lokma kemik bir parça ekmek için hatta birileri bizi sevse de beslese de evine götürse de diye temizlenip umutla bekleşenlere ne demeli?
A 101e uğradım. Su kahve ve kek aldım. Kasaya yayılmış erkek tekir
her zamanki gibi uykuyla uyanıklık arasında. Uzandım. Biraz başını
Öteki şubelerde çalışan adamlara bakınca kendimi motorlu kâğıt, pilastik toplayıcılarına benzetiyorum.
Bu adamları ne zaman görsem sosyeteden çıkmış süslü-püslü hatta parlak kimselere benzetirim. Tertemizdirler. Benim gibi ter tütün ucuz kolonya kokmazlar.
Bütçe meselesi demek ki. Saçlarımı kesen
bay Durmuş her zaman zam yapmaz. Garibancıdır. 25 tl. Bu adamlar vitrinlerde konu mankenidirler. Hele tırnakları hele çatlamamış besili derileri...
Göbek atacak halimiz yok abla
Sevişecek de
Yorgunuz abla
Ayaktayız bir aydır
Ne hastslık biter ne soygun ne de sömürü
Yani abla dikkat et
Kimse istifa etmedi. Demekki siyasi yelpazedekilerin hepsi yellene yellene gel keyfim gel uyumakta ve uyanmaktadırlar.
Düşlerinde muhteşem Süleyman Kuruluş Osman Ertuğrul gazi gibi dizileri seyrediyorlardır.
Mimar Sinan' a saygısızlık ede ede hem de.
Öncelikle neyi kabul etmeliyiz? Osmanlı İmparatorluğu nu mu-Muz Cumhuriyeti ni mi-Gittikçe gelişen Uzay Çağını yakalayan Türkiye Cumhuriyeti' ni mi?
Sana sarılmak nasıl ve neye benzer
Bir çam ağacının gövdesi olsaydın
Reçine tadında olurdun
Kehribar kokulu bir kadın....
Hep sonradan vuruyor aşk
anladım ki aşk bir travmadır
ölçüsüz bir depremdir
aşk anladım ki sarsıntıdır
asĺında haberin de olmaz ya
aşk öldüğündür
Ormanla yol kıyısında
yemyeşildir kara gözlū
yağmur kokulu
su gibi berrak bakışlı
dūnyanın ortasında
kalastan yuvasının önūnde
bundan seneler önceydi.
Çarşının temizlik işlerine bakan tuvaletlerin olduğu yerde bir karışlık fareyi duvarın köşesinde sıkıştırmış öldürmeye çaĺışıyordu. Dikkat et üstüne atlar dememe kalmadan fare çığlık atarak temizlikçinin üstüne atladı.
Sen ölmek ya da ben ölmek ister miyim? Elbette istemeyiz. Ama bu fare de istemez. Sonra hala devam eden işkencelerde psikolojik baskılarda hatta tehtid ettiklerinde bile sağlam dursanda durmasan da pisipisine ölmeyi hiç bir canlı istemez..
Kaliteli tütün bulmam iyice zorlaştı. Eskiden Adıyaman Bitlis ve Diyarbakır hatta Muş topraklarından ince kâğıda sarılıp içilebilecek nitelikte tütünler gelirdi.
Zaman zaman Tekel diyorlar öyle bir Milli tütün işleyici kurum kalmadı ya ben öyle diyeyim o paketlenmiş sarmalık tütünlere zorunlu olarak musallat oluyorum.
Özelleştirme ve Serbest piyasa rahmetli Özal zamanında devreye girdi yanlış anımsamıyorsam. Bizim gibi işbilir ve fırsatçılar cennetinde bu yanlış anlaşıldı.
Öyle ki bütün Milli Kurumlarımızı sattılar.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!