Maktülyüm üç anlık zamanların cinayet hikayelerinde,
Seyirci olmaktan öteye gidememiş gözlerin önünde,
Çıplak ayaklarım, soğuk kaldırım taşlarının buz tutmuş su birikintisine hapsolmuş.
Ve elerim hiç el/lerin sıcak dostluğunu duyumsamamış,
terk edilmiş faili meçhul aşkların, düşlerinde;
cansız bir bedenim şehrin caddelerinde,
yer yanığı küller akar, gözlerden yaş ile,
kirpikler tutamaz hüznü ince eleği kapansa bile,
ağlar gece, ağlar gündüz ufkun ihanetine…
ve dağlar güneş ile aldatırlar rüzgarları
aşkın bu yüzden adıdır,
Her gün doğumunda, gülümse hayata,
He gün doğumunda kamaşsın gözlerin.
Taze yapraklar tomurcuklansın dallarında,
Gözlerin, hiçbir zaman üzülmesin.
Şimdi ben gidiyorum! desem,
Gerçek üstü bir şeyler söyle şimdi bana,
Sen, kızıl ol tüm kahroluşlarımı anlatan,
Ben şeffaf olayım,
gerçeğin içinde kayboluşlarımı anımsatan.
üç mızrak saplansın, bedenimin en can alıcı yerlerine,
Saniyeler sürer zaman saltanatını! !
Kor alevler kül etsede;
Her yangında bir kıvılcım şaşkınlığı.
Dağlar kadar dalgalar sahne;
Ben her sabah istemeden uyanıyorum
Gözlerimde kurumuş rüyalarımın tozu
Yastığımda kalır hayali sevgilinin kokusu
Adım adım yürürken insanların kalbine
İntahar etmiş şairlerin kefen bezleri serilir izlerimden
Kaçmalar adına yazılmış iğrençliklerden,
yok bize, ateşten kaçacak bir kuytu köşe,
gerçek; nasılki delirtici bir sonsuzluksa gökyüzünde görebildiğim,
acıda öyle!
Deniz feneri aksi vurmuş dalgalarda,
Sahrada çığlık çığlığa arzular,
Hacı yatmazın, deliksiz uykusu,
Hallacın değneğinde savrulan sen.
Dağ bayır çimenlerin sevgilisi rüzgar,
Mutluluk, acı, gam, haz, aşk; bilinmez yaşanırmı gülüm.
Yeryüzü yaratıldığından beri her insana garantidir ölüm.
Şöyle nedensizce gülümsesem diyorum,
Saklamaya çalışsamda, kızarsam utancımdan,
Göz kapaklarım kapansa, yaşlar aksada,
Garip garip baksa yoldan geçenler,
Neydi şimdi bu desem,
gözlerimi gerçeğe açarken mutluluktan.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!