Günlerdir yüreğim buruk,
Unutulmuş bir şeylerim mi var?
Yoksa bir hicranın iç çekişleri mi?
Sarı bir sonbahar hüznünün koyuluğunda gerçeğim,
Yıllar önce göçmüş bir ailenin,
Varoluşsal bir yalnızlıkken yaşadığım, yalnızlığı nasıl anlatırım,
Hiç bir kelime hislerim kadar kanlı canlı değil ne yazık-ki,
Ettiğim laflar küçük dilimin döndüğü kadar, kıvraklıktan uzak,
Aynı anda hem karamsar hemde umutsal cümleler kuramam ki.
Adımlarım altında ezilir dünya yalnızlığımın yükünden desem;
Yük yok ki yalnızlığa dair suskunluk giymiş omuzlarıma binmiş,
Çömelmiş yere ip eğiren yaşlı kadınların,
Nasır tutmuş sicim kesiklerinin kurumuş kanı,
Nasıl ki - gururlu bir yıpranmışlıksa;
Öyledir benim gücenmişliklerim hayata…
Kimsenin görmediği kadar ince ayrıntılarda,
Gün gelipte, ışığı sönecekse gözlerinin,
Zaman ağır ağır kalın bir tortu yığacaksa üzerine,
Ömrün yavaş yavaş ölüme giden bir tabutun yüzüyse…
Şimdiden başla hayatını üzerine nekşetmeye.
İnce, ustalıklı, oldukça minik darbelerle,
Yaşadığın her an, kazınsın sonsuz teninde…
Gün olur ağaçsındır.
Rüzgarlarla sevişen, yağmurlarda temizlenen;
Kökleriyle dünyayı ince ince içine çeken.
Ve tabutsundur, köşelerde ölüsünü bekleyen…
Gün olur çiçeksindir.
Arkadaşlarım vardı benim, güneş yanığı vurmuş kavruk suratlı,
Bir ilkbahar günü, yada eylülün sarı yüzü, farksız bir başlangıç,
Doğsa bu karanlığın ardından, çocukluğumun bir günü…
Serçelerim vardı benim, kahverengi çakıl taşıydı her biri
böğürtlen çalılıklarında koşarken pürneşe, alıp kanatlarına uçuran beni,
Yavaş yavaş kaybolacaksın ellerimde
Sıyrılmış derin, ruhun kurtulmuş iskeletinden
Bir sicim daha ekledim bugün kozana
Yalanların tacın olsun, ihanetin kefenin
Bir çift kedi gözüyüm peşinde; acımasız, kin dolu
Kara bilirdim geceleri, yıldızları parlak
Güller hep kırmızı güzeldi, kar beyaz
Gökyüzü,denizler maviydi, gün batımı kızıl
Zemheriye çalmış yalancı baharlar tuzak …
Sensizliğin sonsuzluğunda aşkım zamanı yuttu
Sonra bir şey durdu merdivenlerin basamaklarında
Eteğini toplar gibi bir prensesin
Alıp kucağına tüm gerçekleri
Yalan oldu adsız köprülerde ayak izi
Tuzsuz göz yaşı yanılsaması düştü dudaklarıma
Gün yüzü görmemiş, kelimeler yazıyorum sana.
Sözlerim, doğmamış hiçbir güneş gibi batıdan.
Kalemimden hiç damlamamış mürekkeplerle,
Bir özlemi anlatıyorum, pamuk ellerine;
Saçları dağıtılıp, hiç sevilmemiş, bir çocuk gibi durup karşında.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!