onunkisi şanssızlıktı
onunkisi bahtsızlıktı
onunkisi kardan adamın
güneşi sevip günden güne eriyip
ardında sindire, sindire
bitip tükenmesiydi boş yere...
her gece yatağımın aklığında mayaladığım sen
yatağımı umut ettiğim kirliliğe bağlayan saatler
içimde unutulmaya yüz tutmuş şarkının hüznü
unutulmaya çalışılan bir savaşın yaraları var
yapmak istediklerim var(dı) hayli küçüktüm
Benim art ucum başladığınız yer
Ben ki gemilerimi sizin gözlerinizde gördüm
Yaklaştıkça yürüdüm dumanı zaferin
Savaşlarınızı benzettim iki kardeşin kavgasına
Ehliyetsiz, en belalı sözcükleri sizin için sürdüm
Uzak gibi gözükse de Batı her ne kadar
Hiçbir Doğu uzak değil Elif’ten
Dal uzunsu bilgileri sıvadım öğleyin
Kül gibi dağıldı akşama güneş, göğsünden
Özler tenin tenini tensizim, / gözler benim
bilirim Londra’daki Çin lokantası kadar uzaktır bana
ellerin ve bir kedi gibi devamlı kaçar benden
kovalıyormuşum gibi
gözlerin!
Dilek tutmak için geceyi bekleme
Gündüz de yıldız kaydırır gökyüzü
Ama bizler göremeyiz
I
Başı dönmüş yolculuktan bir yolcu gibiyim özür dilerim
geleceğim
Yorgunum sana ellerimi değemeyecek kadar...
Kentin sesi kapılardan kapılara dolaşıyor
Kendini kendi eliyle şımartır yalnızlık
Dışarıya tutucu içeride her şeyini salan bilinç kaç inç
Aşk yaparken yaşam katleden deney imi insan
Değneği midir tutkusuna yapışmış heves lekesinin
İşte gerçeği kanıtlanmak üzere bir düşün şu an
neden şiir yazmaya zorluyor beni, bu kentin ışıkları
taze bir aşk mı kavruluyor mahallenin birinde
ilk defa öpüyor çocuk kızı, korkak elleriyle
bir adam mı öldürüldü oturduğu yerde
arkasında bir mektup bırakarak
okuma yazma bilmediği halde
Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!