I.
Sevginin dünyadan el çektiği gün
uğra bana
Sana kırık bir kalp yedireyim,
kurumuş kemikli ellerimle
Yemekten sonra oturup
Giderken kalbimi unuttun diye
bana bir hüzün borcun var
Öyle günler oldu ki
sadece keder kırıntılarıyla yetindim
Rüzgâr eserken bedenimi kirletti
Düştüğüm anda cam gibi kırıldı dudaklarım
Sana karşı büyük yeminler ederken
martılar oydu gözlerimi
Hiçbir su yıkamak istemedi bedenimi
Bakışlarındaki dikenli tellere takıldı ellerim
Sen giderken ansızın bir taş gibi
Jüpiter’le Neptün’ün çarpıştığı gece
öğüt verdim sessizce kendime
Tenimde kederli kelimler saklıdır muhtemelen
Yamanmaz derimde açılan kurşun deliklerinden
kanlı dudaklarıma tutkulu yeminler serptiler
Bana
hıçkıra hıçkıra sövdüğün bir sövgü
gibi bu haykırıştaki yazgı
İçimdeki azılı suçlular
kurtulmuşken kanlı prangalarından
Arkanı dönüp giderken sen
ellerimi yüzünde unuttun
Ellerimden utandım, yalnızlığımdan utandım,
çocuksu hayallerimizden, aşktan, yağmurdan utandım
Yüzünün tozlarını ellerimde unuttun
Sıfırın içinde kaybolan bir yabancıyım
Anlaşılmaz olan sadece sabrın bilançosu
Hayatın tek kişilik bando şefiydim
ve bir inanç hocası gibi önlüğünü yakıverdim saadetin!
Kışkırtılan soylu anılarımın, gitgide
Artık artığı bile değilken ellerimin
dudaklarımdaki korkuluklara takılır hüzün
Çok uzaktan lütfedilen sevinçlerim
her keder tünediğinde omurgalarım çatırdar
Neredesiniz! Her zerremde yaktığım saklı gülüşlerim
Kafatasımın gaz odalarında tutuşan beynim
Yıllar, ansızın intihar etti!
Gecenin koynunda bulduğum çıplak insanlar
isyankar ve utangaç
Sevinç yetim koyup da gitti bizi
Aynalara bakarak yüzleştik siluetimizle
Benim kalbim yok bu bir tesadüf müdür?
Kollarım, bacaklarım senin hatıra defterin sanki
Ömrüm hüzündü, hüzün tuhaf irsîlik sanki
Hayallerle oynardım, hâlâ oynarım içimde
Ayrı bir gezegen gibi durur
yüreğimde yaptığın devrim sanki
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!