Makine modern cezve,
Dakkada pişer kahve,
İki yudum çekince,
Dibine çöker telve.
Ne köpük var ne tadı,
Hey gidi güzel İstanbul,
Ne günler yaşadık senle,
Kavgalar da ettik kabul,
Küsmedik hiç ikimiz de.
Hem deniz hem de karadan,
H er söylediğinde bana, içten gelen bir "canım",
U slanmaz bir çocuk sanki, çırpınır sol yanım,
Z afer kazanmış gibi onulmaz bir derde karşı,
U yur rehavetten damarlarımda dolaşan kanım,
R üyada mıyım yoksa gerçek mi bu canımm.
Yaşlandım mı acaba bilmem ki ben,
Ayaklarım geri geri gidiyor.
Gözlerim uykusuz yorgunum neden,
Yolculuk bu kez huzursuz ediyor.
Derler ki Adana yolları taşlı,
Duygulandırır insanı dinlerken hüzzam faslı,
Değerli korist arkadaşlarımın seslerinde.
Bir yıl önce gerçekleşti bu dinletinin aslı,
Bayrampaşa Musiki Cemiyeti konserinde.
Alkışladılar coşkuyla seyirciler koroyu,
İster sevgi olsun isterse nefret,
İnsanı her daim mutsuz kılan,
Ruhundaki o büyük kapan.
Bu iki duygu özelinde,
İfrat ve tefrit arasında,
Sıkışıp kalıyor insan...
Ne heves ne hevaya
Açalım elleri semaya
Başlayalım hemen duaya
Yalvaralım yüce mevlaya
Beklenirken şimdi iftarlar
İftardan sonra içilir bir bardak çay,
Tok karın üzerine keyfe varılır,
Oruçtan şimdi bir gün daha düştük say,
Gün günü kovalar bayrama varılır.
moncer
Akşam oldu iftar saati yaklaştı
İnsanlığı oruç sabra çağırıyor
Eller kalktı dualar arşa ulaştı
Diller sustu gönüller bağırıyor
Cennet taamıdır alınan her lokma
Güneş çıktı yandı içim oldu çöl,
Yağmur gibi iki gözüm aktı sel,
Rüzgar esti yerden yere vurdu yel,
Yıkmaz artık felek beni sevdiğim.
Gece gündüz neden çıkmaz aklımdan,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!