Nasıl da ıslanmıştım güneş tutulduğunda,
Sen hatırlamazsın,
O zamanlar akşam yemeğinde güneş kızarması yerdin,
Canını sıkmıştı tutulan güneş
Öfkenden ciğerimi delmiştin,
Oysa benim kalbim kızarmıştı çok düşünmekten,
Bir varmış bir yokmuş;
Ruhlar tükenirmiş, kalem tükenmezmiş,
Şerefli bir atın nalının beş çivisi olurmuş,
Sonuçta yüksek egolu yarı çıplak ruhluyum,
Soyumun kuruduğu yerde çok mutluyum,
Yarından umutlu değil bugünden mutluyum.
sevdiğim,
artık cemalin göremem
yüz süremem artık yoluna
payımı alamam doğan güneşinden,
kudretli kaşına bakamam gözün için,
kapına gelmeyi hadsizlik bilirim.
Bir pencerem vardı kanadı kırık
Görürdüm dünyayı henüz her şey aydınlık,
İster miyim gene olsun bir pencere,
Solar mı bilmem önündeki çiçek,
Firar ettim, kırdım camını çerçevesini
Kaçtım sonra kendi şiddetimden
Memur bey!
Kişiliğimi mi görmek dilediniz?
Kimliksiz bir kişiliğe sahibim.
Üstelik;
Suyun kaldırma kuvvetine mukavemetim var.
Ruhumun fizibilite raporu da yok.
Ruhunda orospuluk var senin
Çıkmaz sokaklara girdiğinde yanlışlıkla,
Geri dönmenin haricinde yol aradığında.
Anında değil, ağzında fark ettim?
Nasıl da edepten uzaklaştığını düşündüm bu gece
Bu çıkmaz sokağın sonunda
Kim ne derse desin
Saat ile değil yaşamak
Sanılmaz zamanlarda var olsak
Akrep ile yelkovan bilmese,
Birbirini geçmeyi
Şark demeseler adımıza
Geçmişteki güzel günler
Hoş geldin
Sonbahar akşamlarının en tatlısı
Burcu kokan yanıp tutuşan o, ben
Saçlarını okşayan hangi elim
Bizi ayıran kalın duvarlar
bu davanın bir tabibi yok mu?
hiçbir zannı zannetmiyorum doktor
sadece kendi menfaatinde bir ziyan
kaygı bozukluğu dediğin şey nedir
kalbi vaziyet sevdayı aşk değil
başka türlü bir perişanlık
Sen ey sarmaşık!
Güneşi görmek için yukarı tırmanan
Sert bir rüzgarla savrulup yolundan sapan,
Uzun uzadıya yatakalmışsın
Güneşi unutup
Kendi sevdana yanıp



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!