Akşam olunca gemiler geçer gözlerimin önünden;
Bir diyardan başka bir diyara.
Kimine bir haber götürür belki yarinden;
Kimineyse duman olmuş bir tutam sigara
Gemiler geçer gözlerimin önünden akşam olunca;
Kimi zaman sadece susarım,
Öylece bakakalırım uzaklara.
Çocukluğum…
Hani siyah beyaz bir fotoğrafı var ya.
Boynu bükük, yalın ayak,
Sarı sarı saçları dökülmüş omuzlarına
Özlemin kevgire döndü.
Geleceksen gel gayri.
Gecemin gözleri söndü.
Gönlüme bir ışık; vereceksen ver gayri.
Usul usuldu gece
Gelmek istemiyor gibiydi.
Aksıyordu ayakları.
Sırtında bohçası,
Ağır ağır ilerliyordu.
Pek seçilmiyordu ama,
Boynu bükük bir fani,
Tik tak yürüyor, deliyor kaldırımların sessizliğini.
Belki bir evin ruhudur azraili,
Belkide yıldızların hüzünlü sessizliği.
Fakir olur buraların akşamları,
Yıldızlar çıkmaz geceleyin gökyüzüne.
Benim gökyüzüm odamın tavanı,
Yıldızlarımsa dilime dolanan üç beş kelime
Ben miyim? Ardın sıra koşan.
Yoksa sen misin? Usanmadan kovalayan.
Saatler de acizleşti sanki.
Pes etti akreple yelkovan.
Takvimlere ne demeli,
Onları yok ki adam yerine koyan.
Yıl renklerden hazan,
Mevsim alabildiğine kar.
Aylardan yağmurdur yağan.
Günlerden ömrümde ayaz.
Her yanım kurak oysa.
Allah’ım bu nasıl bir haz?
Bir gül dalıydı;
Islak ve çaresiz ellerden yere düşen.
Dikeninin tene batmasıydı belki de,
Bunca zamandır ardı sıra sürükleyen.
Bir gül düşün;
Kar altında kalmış yaprakları
Bahardan uzak.
Paçasından nefret akan,
Üstü başı kin kokan bir bahçıvan elinde
Bu mudur? Hak.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!