Bu şiirin başlığına, “Türk denilince, aklınıza ne gelir? ” sorusu ile başlıyorum ve önce bu konudaki kendi bilgi birikimimden kısa bir özet sunuyorum.
1) AYET-İ KERİME’LERDE TÜRK’LER: "-Ey iman edenler! Aranızdan kim dininden dönerse (şunu) bilsin: Allah onun yerine öyle bir millet getirecek ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler. Mü'minlere karşı mütevazi, kâfirlere karşı ise (fevkalade) onurlu ve güçlü, Allah yolunda cihad eden ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmayan bir millet getirecektir. Bu Allah'ın bir lütfudur ki, onu dilediğine verir. Allah'ın lütfu ve nimeti geniştir, O bilendir. (Maide suresi, ayet 54)
Birçok müfessir, bu ayet-i kerimede kastedilen milletin, Abbasilerin zayıflamasından sonra öne çıkan "Türk Milleti" olduğunu ifade etmiştir. Elmalılı Hamdi YAZIR, "Hak Dini Kur'an Dili" adlı tefsirinde, bu ayeti şöyle yorumluyor. "...Bu defa Allah, Türkleri göndermiş; Araplar’ın kadrini bilemeyip, zayi ettikleri Devlet-i İslâm-ı ele alarak, İstanbul'a ve oradan Dünya’nın her tarafına yaymışlar…” Hatta, büyük alim Celal YILDIRIM ise; bir adım daha öne atarak, "Bu vazife, halen Türk Milletinin üzerindedir." diyor. (El hakk bu sözü doğrudur. Çünkü Hz. Mehdi zuhur ettikten sonra İstanbul'u kan dökmeden dua ile alarak, kendi kuracağı İslam Alemi'ne başkent yapacaktır.)
Fil Suresi'nden de anlaşılacağı gibi, Allah; (C.C.) o günün süper güçleri olan Bizans, Pers, Habeşistan.. gibi ülkelere, “Mekke, Medine, Taif gibi kutsal şehirlerin fethedilmesini mucizelerle engelliyor. Dünya yaratıldığından beri, bu 3 kutsal şehir hiçbir güç tarafından ele geçirememiştir. Tâ ki; 1070 yılında gelinip, bu kutsal topraklar Selçuklular tarafından fethedilmesine kadar. Daha sonra, 1174 Türk Eyyubi’ler devleti; 1250 yılında yine Türk Memlüklü Devleti ve 1517 yılında ise; yine Türk Osmanlı Devleti Yeryüzü yaratıldığından bu yana kutsal topraklar 4 kez ve yalnızca Türk devletleri tarafından fethediliyor.
2) HADİS-İ ŞERİFLER’DE TÜRK’LER:
A) "Kostantiniyye mutlak fetholunacaktır. Onu fetheden komutan, ne güzel komutan; o asker, ne güzel askerdir." (Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi, İstanbul'un fethi sadece Türklere nasip olmuştur. Çok yakın gelecekte bu fetih, iki defa daha tekrar edecektir. Geniş bilgi için bakınız, bu site içinde Hz. Mehdi bölümü)
S i s i! . .
Son zamanda kapladı, Mısır’ın üstünü firavunun lânetli sisi,
Zaten; toprağı çöldür, havası sıcak, deltasını kaplar NİL’in sisi;
Azgınlığın zirvesinde olsa da, her firavunun, bir MUSA’sı olur,
Müslüman kanı dökmekte önde gider, “sözde, sıradan erkek bir sisi! ..”
Yemeklerin tadı lezzeti ve virüs düşmanı en doğal ilaç, Antibiyotik, kalsiyum kaynağı.. v.s. Acaba, soğanın marifetlerinin hepsi bu kadar mı?..
Ne dersiniz?.. Siz de, “SOĞAN” sever misiniz? Ya!
“Soğanın sırrı” nedir, bilir misiniz?.. Şayet; merak ediyorsanız, buyurun soğanı biraz daha yakından tanıyalım... Sözde çok iyi bildiğimiz, tanıdığımız ve bazan çiğ, bazan da pişmiş olarak yediğimiz soğan…
Hani şu, hepimizin yakından bildiği, fakirin ise ekmeğinin katığı olan “ACI SOĞAN!..” ile insanın dünyevi ve uhrevi yaşamı arasındaki gizli ilişkisi nedir?..
S O Ğ A N V E İ N S A N !!!
Her şey bozulduğu gibi bazı din adamlarının da bozulduğu gibime geliyor. Ne dersiniz siz de benim ile ayni fikirde misiniz?
ŞOVMEN DİN ADAMLARI
ŞİİR NO: 72 01-11-2014
İlmin; başı sabır, gövdesi “EDEP” sonu fikir ve meyvesi şükür’dür. Elbetteki, bilimden değil, “İLİM! ..”den nasibi olana, üzerine
bir parçacık, ilim tozu bulaşana! .. Nefsini tanıyıp, Şeytan’dan ve avanesinden uzak durana! ..
Velhasıl, adam olana! .. ADAMLIĞI, BİLİMDE BULANA. Kısaca, azıcık edebi olana! ..
E D E P; Y A, H U U! ..
GERÇEK nedir? ..
Şayet, gerçek diye bir kavram varsa; (ki var) o zaman da, "en büyük gerçek nedir? .."
Gerçek; yerine göre "DOĞRU" veya "HAKİKAT" anlamında da kullandığımız bir kelimedir. Gerçek ilimde, dinde, sanatta ve felsefede.. farklı anlamları ve farklı kullanım alanları olsa da, yine de basit bir ifadeyle tarif edersek; "düşünceden bağımsız olarak, zamanda ve mekânda yer kaplayan, aklın aldığı her şey.." veya "zihnimize bağımlı olmayıp da, var olan her şey.." diye ifade edebiliriz. İnsanlık tarihi boyunca; din adamlarından filozoflara, basit insanlardan bilim adamlarına kadar.. herkesin kendi ufkuna, fikri altyapısına ve basiretine.. göre şekillenir. Gerçek, her zaman cevabı aranan en önemli sorulardan birisidir.
İnsanların çoğu otomatikleşen yaşam şartlarından dolayı, aslında toplumsal yaşam içerisinde gerçeği pek aramaz veya aramaya vakit bulamazlar. Robotlaşan bir yaşamda, robotlaşan insanın zaten gerçek diye bir takım sorunları da pek yoktur. Ayrıca işin içine menfaat girince çoğu zaman gerçeğe ulaşma çabası riskli ve tehlikelidir. Dolayısiyle de insanlar, buldukları ile yetinip, sanal ve ya hayal dünyası içinde yaşamayı, gerçeği arayıp bulmağa tercih ederler.
Gerçek, manipülasyonla değiştirilebilen, bazan hayal, bazan sanal, bir dünyanın bize sunduğu bir hologramdır. Bazan da gerçek, "GERÇEĞİN TA KENDİSİDİR..."
Soru: Sizin de, "gerçek sandığınız bir veya daha çok GERÇEĞİNİZ VAR MIDIR? .." Yahut da; "EN BÜYÜK GERÇEĞİNİZ, NE KADAR GERÇEKTİR? .."
İslâm şeriati içinde, bir çok kutsal günler vardır. Bayramlar da, bunlardan biridir. Muhammedi’lerde ve de Türk’ler de ise; bayramın yalnız adı değil, kutlanışı bile, diğer din ve milletlerin bayramlarından çok farklı, çok daha edepli ve çok daha vakârlıdır.
Bilhassa; BAYRAMI bir gün önceden karşılamak için bile, ayrı bir heyacan ve ruhen arınmanın zirveleri yaşanır! .. Bayramın gecesi ise; tam bir metafizik gerilim terennüm edilir ve ilave ibadetler, hayır ve hasenetler yapılır, en mühimi de uyku uyumadan sabahlanmaya çalışılır...
Şafak vakti; metafizik gerilim zirve yapar ve apayrı duygular yaşanır, apayrı ruhani zevkler Arş’a yelken açar! ..(ekbette ki; bunu kalbiyle, vicdanıyla, aklıyla ve mantığıyla, gönlü ve duygularıyle.. yaşayanlar için.)
Sabah namazından sonra ise; diğer günlerden ayrı bir sabah, her yönü ile kendini hissetirir. Bu; tam tarif edilemeyen ve algısı, terennümü, yaşayışı.. çok farklı, metafizik gerilimi yüksek bir sabah’tır. “BAYRAM günlerindeki, o “BAYRAMA ÇOK ÖZEL SABAH’ların! ..”
Hiç unutulmaz, “bayram günlerine rastlayan bu mübarek sabahlar! .. ” Her sabah’tan, çok farklı bir sabahtır; şu bayram günlerindeki sabahlar! .. Ve bir de; yılbaşı gecesi ile çakışan, “BAYRAM’daki O, SABAH” var ya! .. O sabah! .. İşte, insanı ah-vah ettiren o sabah! .. O, belki bir ömür boyunca; ancak, bir defacık yaşanan o sabah! ...
İşte, o yılbaşı gecesinin sabahı! .. Bilene, ne büyük bir yol ayrımını.. ve ne büyük bir seçimdi, O, BAYRAM’daki SABAH.. Beni, defalarca bütün zerrelerice; ahhhh ettiren, o sabah!
Kalbi paralı, gönlü yaralı; gözleri buğulu, çizgisi doğru; halimize durmadan ağlayan, dertlerimiz için karalar bağlayan zamanının “MÜHRÜ,” devrinin “GÜL”ü, mazlûmun umudu, zalimin korkusu! ..
Nur’u Dünya’ya yayılan, meleklerce biraz da kayrılan.. bir “GAMET! ” bir gün “gönüllerde İZ SÜRERKEN” Hızır’a rastgelir.. ve ondan çok şey öğrenir...
Bilgisini çevresiyle bölüşür, Allah düşmanları ile yine; “O’nun verdiği ilimle” döğüşür...
Bir gün, “zamanda yolculuğa” çıkar, Dünya’nın daha sonra varacağı bir durağa uğrar; orada, her yer “masmavidir” ve burası Dünya’nın geleceğidir.
Gamet; bu gördükleriyle sevinir, bunu herkes bilsin, öğrensin ister...
Ve sonunda dayanamaz..müjdeyi verir...
Yemen’in kayalık, dağlık ve sulak bir bölgesinde, 1978 yılının sonu, 1979 yılının başı, soğuk bir kış günü; nur topu gibi bir erkek çocuk Dünya’ya geldi. O çocuk ki; 40 yaşına gelmeden, Mekke şehrinde, kendisini tanıyan bir gurup Müslümanın zorlaması ile ilâhi görevine başlayacak; Güneydoğu Asya’da doğan ve bir şekilde, Çin’in başına geçerek, bütün Dünya’yı kan banyosu yaptıracak olan DECCAL’e karşı; bütün İslâmı savunacak olan, Hz. MEHDİ (as) ile; nüzûl ederek ve el-ele vererek.. o; İslâmın en büyük düşmanı DECCAL’i, Kudüs banliyolarında öldürecek olan, Hz. İSA’nın, ortaya çıkmasının zamanının artık iyice yaklaştığı.. diğer belirtileri ile beraber, bugün yaşanan; ABD ve İsrail’in siyonist endeksli politikalarından dolayı, kendisini iyiden iyiye göstermektedir. (ALLAHUALEM)
Allah (c.c.) . İnşaAllah, Hz. Mehdi ile Hz. Muhammed (SAV) in hadis-i şeriflerdeki verdiği müjdelerine, bizi kavuşturacaktır. Bizim neslimize; Hz. Mehdi ile çağdaş olma ve O’na biat etme lütûf ve keremini bahşedecektir. Amin
.(Geniş bilgi için, bakınız; surprizsite içinde, Hz. Mehdi ve Hz. İsa a.s. bölümlerinde..)
G E L A R T I K



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!