Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde,
Dedem bir delikanlı, ninemse on üçünde,
Ya var ya da yok imiş; dertleri de çok imiş.
Karınları aç ama sırtları da pek imiş.
Zümrütçe yaprakla dikenli dalda,
Bembeyaz açarsın limon çiçeği.
Narenciye olur lezzetin balda,
Rayiha saçarsın limon çiçeği.
İhtiyar turunca bağlıyken dünün,
Nağme nağme coşmuş âşık telinden,
Sakaoğlu Hoca’m duydum az bile.
İlham olup taşmış şair dilinden,
Kıskanıp çatlamış bahar yaz bile.
Ömrünü adamış kültür yoluna,
Kırklara erişti yaşım nihayet.
Teneşir paklasa korkum mu olur?
Unumu eledim astım eleği,
Der isem ölüden farkım mı olur?
Gamze oku, hilâl yaydan çıkınca,
Şöyle bir etrafa bakayım dedim;
Gördüm ki hamam aynı tas aynı.
Yürüdüm yavaşça hep ilerledim;
Değişmemiş, keder aynı yas aynı.
Yalnız, düşünenler her zaman cebi,
Mezesi sigara, oturur taşa;
Sırtını ağaca yaslar akşamcı.
İçer yudum yudum yönelir düşe;
Hayal âlemini süsler akşamcı.
Totodan yüklüce para kazanır;
Mesafeler sahte duygu katili;
Dedim inanmadın bak neler oldu.
Firkat çok geçmeden yaktı fitili;
İnfilak edince baharın soldu.
Sarılınca çare diye yılana,
Topladım çadırı; Toros’tan söktüm.
Issız vadilerde yolu aradım.
Yırtılan buluta gözyaşı döktüm;
Duaları makbul, ulu aradım.
Dolana dolana sahile indim.
Her çiçeğin mevsimi takvimine yazılır;
Uğrunda yıllar yılı bütün dağlar gezilir.
Bulununca en uygun verimli yurt köşesi;
Kovanlar itinayla sıra sıra dizilir.
Şaşkın bakar ilk önce çıkanlar dışarıya;
Yarınlara ipotek koydurmaya meraklı,
Birkaç torba kömüre tamah edip kananlar.
Sanırsın ki ermiyor bu oyuna hiç aklı;
Beleş olan sirkeye bal zannedip konanlar.
Kader bilir ömrünce yoksul geçen günleri;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!