Münire Çetin Şiirleri - Şair Münire Çetin

0

TAKİPÇİ

Münire Çetin

Doğmuşuz hayata
Anamıza yamak
Babamıza ulağız biz
Kardaşımıza ak gelinlikte
Al kuşağız biz
Sözüm ona çoğumuz feministlik taslasa da

Devamını Oku
Münire Çetin

Anne anne neredesin
Pamuk kalbini
Sımsıcak şefkatini çok özledim
Hele o ellerini öpüp koklamayı
Sana “cıngırdaklı tosbağam” dediğimde
Keyifli gülmelerini

Devamını Oku
Münire Çetin

Nedendir bu hüznüm
Hep aynı saatte!
Gafil avlar beni
Habersizden geliverir
Karartır içimi hep
O an her şey çılgınlaşır

Devamını Oku
Münire Çetin

Biz çiftçiler toprağımızı aç ve çorak bırakmayız. Her mevsim bizden istediği tohumu veririz. Hasat zamanı ambarlar dolusu geri iade etmek üzere, ekim zamanı gelince toprak bizden bir avuç dolusu tohumu ödünç olarak ister. Tohumlar nasırlı ellerimizin parmakları arasından billur tanesi şuhluğunda endamlı bir süzülüşten sonra toprağın kollarına usulce bırakırlar kendilerini. Yeni yaşamlara kavuşmak, yeni sevgiler yeşertmek ve tüm çiftçilere yeni bir umut olmak amacıyla biraz daha sıkı sarılırlar toprağa, incecik kökleriyle toprak ananın bağrından suyu emerler, aç körpe kuzuların memeden sütü çektikleri gibi suyu çekerler topraktan. Bir süre sonra küçük bir filiz toprak ananın perdelerini aralar ve güneşe “merhaba” der. Yaprakları birken iki olur, iki iken dört... Toprağın sunduğu besinleri güneş ışığı ile birleştirip en iyi şekilde değerlendirir. Yavaş yavaş körpelikten erginliğe bir terfidir aslında bu. Mevsimler döner her şeyin bir vakti olduğu gibi hasadın da vakti gelir. Erginleşip bıyıkları gürleşen başaklar ağırlaşıp görevlerini tamamlama aşkıyla boyunlarını yavaş yavaş eğerler. Altın bir okyanus misali hepsi sapsarı, taze gelinin ak gerdanındaki sarı liralar gibi göz kamaştırır.
Hasat, hepimiz için sadece ürünümüzün hasadı değil, emeğimizin, sevgilerimizin umudumuzun hasadıdır. Daneler biçerdöverin ambarından çuvallara girerken acemi aşkların kalplere girdiği gibi korkak, ürkek, bir o kadar da acelecidir. Allah’ım bu güzelliği görmek ne güzeldir. Buğday tanelerinin serenadını işitmek ne tatlıdır. Ve bütün bunlara alışık olup da bu güzellikleri yaşayamamak ne kadar acıdır. Bunu biz çiftçiler biliriz. Zehirli bir ok gibi saplanır bağrımıza da dirhem dirhem öldürür.
Bu acıyı 05.06.2003’te yaşamış bir çiftçiyim ben de. Osmaniye’deki sel felaketinde ürünlerini kaybeden meslektaşlarıma üzülürken ben de buna benzer bir felaketle karşılaştım.
Buğday tarlamın hemen aşağısında bulunan üzüm bağımda çalışıyordum. Komşuların panik içinde bağırıp koşuştuklarını gördüm. Ve o sırada yükselen dumanı da... Soluk soluğa yokuşu çıktım. Elektrik direğinden çıkan kıvılcım ejderha gibi tarlamın üzerinde çöreklenmişti. Allah’ım! Tarlam, buğdaylarım, evlatlarım, umutlarım, ciğerim yanıyordu ciğerim. Metin olmaya çalıştım. Büyük soğukkanlılıkla söndürmek için elimden geleni yaptım. Benim tarlam yanıyor bari başkalarının tarlası yanmasın diye traktörle kenarları sürdürdüm. Biraz olsun ateşin uzağa yayılmasını engellemiştim. Rüzgar da dinmişti. Arkamı dönüp baktığımda bütün başaklar son kez “imdat “ dercesine ellerin uzatıp, çığlıklarını içlerine gömerek alevlerin arasında kayboluyorlardı. Hepsini bir bir koklamak bağrıma basmak onlarla yanmak geldi içimden, yavrularımla yanmak! Sanki kızım telli duvaklı muradına eremeden ölmüştü. Cephede savaşan kahraman oğlum şehit düşmüştü. Olanlar olmuştu. Hepsinin kınalı ellerini tek tek okşadım. Açık kalan gözlerini bir bir kapattım. Huzura kavuşmaları için toprağı sürdürerek onları gömdüm. Allah’ım sana şükürler olsun! Daha büyük felaket vermediğin için. Canım sağ olduğu için. Bana verdiğin güç ve metanet için. Dualarım bittikten sonra harekete geçtim. Ben çiftçiyim. Yaralı toprağıma merhem sürmeliyim. Onu sevgisiz, umutsuz bırakmamalıyım. Tohumlarına fidanlarına kavuşturmalıyım onu. Mevsim susam mevsimidir dedim Ya Nasip! Diyerek attım tohumları toprağa Ya Nasip! ...Karalar bağlayan toprağım yeşile bürünmüş, susam fidanları ak çiçekleriyle umuda koşuyorlardı. Çiçeklerin üzerinde arılar mutluluk dansı yapıyorlardı. Bir ay önce alevlerin ölüm saçtığı tarlamda her şey normale dönmüştü.
Kaybolup giden emeğimin ardından aylar sonra ikinci emeğimin karşılığını almıştım. Bütün acılarım dinmiş, bütün yorgunluğumu unutmuştum. Sanki olup bitenleri ben yaşamamıştım da, bir filmde izlemiştim.
Hayat devam ederken her zaman umutla bakmak, her musibete karşı da umudu kalkan edinmek lazımdır. O zaman her şey kendiliğinden yoluna girer. Yaşarken umut; ekmek kadar lazım, su kadar aziz,nefes almak kadar sıcak ve hep özlenen, hep bizimle olan, bizim olan bir şeydir!

Devamını Oku
Münire Çetin

Tutkunduk süt emmeye
Büyüdük...
Söz kurduk,
Adım attık!
Yazı yazdık kağıtlara
Okuduk sayfalar dolusu

Devamını Oku
Münire Çetin

Bu topraklarda doğdum
Bu topraklarda büyüdüm
Bu topraklarda alın teri dökerek
Çalışmayı öğrendim
Helalini kazanmayı
Bu topraklarda tattım

Devamını Oku
Münire Çetin

Yaşamak büyülüyor beni
Günden güne...
Öğrendiğim bildiğim şeyler arttıkça
Küçülüyorum...
Olgunlaşıyorum...
Eğiliyorum...

Devamını Oku
Münire Çetin

Bir selam gönder bana
Güzellikler diyarından
Bir buse yolla bana
Kiraz dudaklardan
Koskocaman sevgi gönder bana
Güneşin battığı yerden

Devamını Oku
Münire Çetin

Nurlar indi gökyüzünden
Dönüp de bakmadı insanoğlu
Rahmetler inerken toprağa
Şükür için avucunu açmadı insanoğlu
Verileni aldı yedi
Verilmeyeni aldı kaçtı

Devamını Oku
Münire Çetin

Sibirya’dan soğuklar geliyor diyor…
Haber bültenleri…
Buzdan insanlar yüreksizce kol geziyor
Donarak ölen insanlar var ülkemde
Son kalan vicdanları sızlatıyor
Yaşayanlara değil ölenlere sızlıyor artık vicdanlar…

Devamını Oku