Acısıyla tatlısıyla unutamadımız anlar olmalıydı; kocaman bir zaman olmalıydı yaşamak.Öylesine çoktu ki saymakla bitiremediğimiz günler.Biz filmlerle yaşar,onlarla birlikte unutulur olduk.Biri dün akşam nerdeydin,ya da ne yedin dese hatırlamaz düşünürüz; ya da izlediğimiz bir çok film vardır televizyonda,sinemada,en çok aklımızda kalan hep yaşamak isteyip de yaşayamadığımız karelerdir.Ya iğne...Ya da çuvaldız...
Şimdi aklıma geldi birden.Bizim insanımız çok kalabalıktır.Her akşam ardı arkası kesilmeyen diziler izler.Hatta bir arkadaşın davetini,güzelim sohbetlerini,birlikte geçirilecek en güzel anları iter,erteler.Bir maazeret bilir günün yorgunluğunu.Uzaklığın yanıbaşına,oturur koltuğuna.Üstelik hem yorgun hem de bezgindir.Bu yüzden anlarını yaşayamaz bir türlü.Belki de onlar sanal ziyafet sofrasıdır ve elinin altına getirilmiştir.Onaylasın ya da onaylamasın farketmez,herşey elinin altındadır.Her ne kadar ondan uzak olsa,ya da ona ait olmasa da herşey çok nettir.Sıkıcı olan dizinin en can alıcı sahnesinde adamın ya da kadının yüzündeki ifade görünecekken araya reklamın girmesidir.E o da olmazsa olmaz tabii ki,ona da hak verilir.Bu arada çay tazelemeler...meyva soyma zamanı kazanılır ya da çocukların ev ödevi kontrolü alelacele yerine getirilir.Hani olur ya bazen de konukları olur,gözü reklama mı takılmış yoksa aklı dizide mi kalmış belli olmayan; tam hali hatırı sorulmaya başlanacak ki dizi başlamıştır....Artık çok geç...
Tüm bunlar olup biterken birşeyler yaşanıyor ya da yaşatılıyordur.Onlar bazen bir kuş sesiyle,bazen yağmurun sesiyle,belki bir şiirde ya da kurşun sesi gibi kulağımızın içine işlediğinde acı acı yaşanıyor ve yaşatılıyordur.Ya da sadece ninnidir kulağımıza gelen...Uyumaya direnmeyen yorgun bir çocuğun dinlediği ninni...
Canımız yandı bizim
Canımız yandı sevdik diye
Sevdik Diye
Yandık diye
Dönecek miyiz sevmekten
Dönmeyeceğiz elbette
rüzgar esti dağıldım
dağıldım...
yağmur yağdı
duruldum deli sağanağında
ağladım
bitti sandım
paçaları beyaz güvercin...
nasıl da taşıdın bunca çerçöpü
bıkmadan usanmadan balkonuma.
birinin bir çok şeyi olmak
ya da birine bir çok şey olmak nedir
şu karşı duvar herşeyi biliyor.
gözlerinde denizi gördüğüme
gözlerindeki denizde yüzdüğüme
bazen kırılmak hayata
hiç konuşmamak...susmak bazen...
kulaklarını kapamadan kaçmak tüm seslerden...
köryanınla,yalancı yanınla bakmak
iki gözü açık ebeyken...
Kendini anlamadığını; onu neyin mutlu edeceğini,içindeki boşluğu neyin dolduracağını,her sabah işe giderken aynı basamakları inip,aynı ağaçları seyredip,aynı kalkış saatlerinde,aynı yolcuların bulunduğu,tampon numarası aynı otobüslerde,aynı koltukta seyahat ettiği bir günde anladı...Acı derdi hep.Acıyı bildiği şey sanırdı.Anladı.Acının bilmediği bir yanı vardı.Onun bildikleri yaşadıkları başkaydı.Ya da acı kendini hep yenileniliyordu,değişiyordu...O hep onun içinde biliyordu kendini.Bir eksik vardı.Onu sevgiyle yokedebilirim diyordu.Onca karmaşa içinde bile hep sevdi...Sevgisine diyet istemeden sevdi...Birgün sevgi bu olmamalı diye düşündü.Bir eksik vardı.O eksik onu hep acıtıyordu.Sevgi diyet istiyordu.
''Günler gitgide kısalıyor,
yağmurlar başlamak üzre.
Kapım ardına kadar açık bekledi seni.
Niye böyle geç kaldın? ''
pinokyo bisikletimiz vardı küçüklüğümde
beş kardeşin beşine
bir pinokyo bisiklet.
napsın garibimin gücü ona kadar yeterdi.
biz görmedik babamızdan
çocuklarım görsün derdi.
Kadınlar günü kutlanır...Kırmızı karanfiller dağıtılır...Gün biter...Üzerine basılmış karanfillerin kızılı solar...Acır karanfil...Bir kadın süpürgesiyle dokunduğunda,diriltir karanfilin solan rengini...Gülümser karanfil...Kutlar kadının gününü...Ve gülümser kadın...
Siz kadınları seviyorsunuz.biliyorum.Kutsuyorsunuz da...Onun tanrının size armağanı olduğunu söylüyorsunuz. Saçlarının rengine, kısalığına uzunluğuna,giyimine kuşamına,işine gücüne,adım attığı her yere çok sevdiğiniz için karışıyorsunuz.
S iz kadınları seviyorsunuz biliyorum.Çok sevdiğiniz için yasaklar koyuyorsunuz,Koruyorsunuz tüm kötülüklerden...hemcinslerinden...erkeklerden.Biz kadınlar bu yüzden çok şanslıyız.Heryanımızda bizi koruyan,gözeten birileri var.Ne güzel...
Ağır ağır alışıyoruz Ağır ağır alıştırılıyoruz...Alıştıklarımızla körleşiyoruz...
Reklam afişleri bizsiz olmaz...Hiçbir vitrin biz olmadan gözalmaz...Bununla övünmeli miyiz...Evet hayatın içindeyiz...renkliyiz...ama para,pul değiliz...Değeriz biz...
Kadın ana,kardeş,evlat...Kadın eş,aş...Kadın arkadaş...Kadın aşk...
öylesine bakarken suya
içinden geçenler tutuluveriyor dili gibi.
her köpükte bir renk...bir hayat...
her sözcük kıvrılıp kalıyor içinde...
hep ile hiç sorgulanıyor...
donup kalıyor herşey...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!