Asırlık hurafeyle köreltilmiş zihinler
Yeniliğin çarkında çalışmıyor beyinler.
Bir yalanın peşinde ömrü ederken heba
Yerin üstü elveda yer altına merhaba
Han bizim hamam bizim bacamız tütmez oldu.
Çöp bizim çöplük bizim borumuz ötmez oldu.
Ruhun daralıp için sıkıntıyla dolunca
Aşk bahçesine girip bir tutam meşk yolunca
Güz mevsimi içinde sevdan birden solunca
Köpük köpük akan sel gibi çoşuver gönül
Elbet yakışır seven sevdiğinin yanına
Parıltılı gecede ulaş vuslat anına
Gece karanlığını ayın ışığı böler.
Gökyüzüne bakarsın yıldızlar sana güler.
Bu ne büyük ızdırap ne büyük keder Heyhat!
Kan ağlasın Sakarya göz yaşı döksün Fırat
Gelen aylardan Eylül mevsim ise Sonbahar
Yaprağını dökerek yas tutuyor şu çınar
Gökyüzünde kandiller farklı farklı şavk verir.
Benliğime yansıyan şavkında ruhum erir.
Taksim taksim edilmiş bilginin dibi delik
Karıncada cesaret karıncada bilgelik
Yumak yumak hoşgörü güvercinin ak tüyü
Muhabbeti getirip gönderdi üzüntüyü
Gösterişe yeltenme inci mercan takarak
Irmaklardan geçilmez köprüleri yıkarak
Oyun içinde oyun kendine gel müslüman
Aklını başına al sevinene bakarak
Elbet atağa kalkar bir müddet duraklayan
Kabire defn edilmiş köhneleşmiş zihniyet
Kaderin sinesinde tarihleşen kavmiyet
Kibrini kilitleyip denizin dibine at
Zamanı geldiğinde ödenecek bir diyet
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!