az vakitte çok şeyler yaşamış, az zamanda çok şey anlamış genç birisi...
Ruhumun karanlıklarından gelen bu ses,
Damarlarım boyunca bu uğultuyu kes!
Ey sevgili! efsunlu gözlerinden gelen,
Bu saf güzellikle sensin aklımı çelen.
Kalbimi yaran bu sızı nasıl bir sızı?
Yıkanmıyor artık, pas tutmuş güller,
Durmaz, ağlarlar alışmışlar sana.
Aşkımız mı yandı nedir bu küller?
Hani rom olmuştu gözlerin bana...
Yok mu bu puslu günlerin dönüşü,
Sonsuz, sonsuz kara bir bekleyiş,
Her akşam bu saatlerde aynı titreyiş,
Kan ağlar bulutlar, çiçek açar zambaklar,
Ölsem de yine değişmez hep aynı nümayiş.
Geçmiyor zaman beklemekle mavi bir özlemi,
Benim Yarim:
Yeryüzünün en ateşli selidir ummana gider,
Orda da durmaz bir velidir akar zamana gider,
Saniye saniye ruhumdaki her bir ana gider.
O ten, o göz, o saç, o ahenk, o duruş nedir böyle!
Sanma ki yaş yok gözümde, her şey yolunda,
Ağlamakta bir kalp, acılar arasında,
Solmakta umutlar kayıp yollar ardında,
Yüz dönmüş sevgili, artık kendi yolunda.
Şu yüreğim sen gittin gideli sancılı,
Yapraklar kımış kımış bu gece
Saat on ikiyi çeyrek geçe
Gönlüm sana açılıyor hece hece...
Bir başka tat, bir başka zevk
Bu akşam
Zamansız solan çiçeğim,
Bir yudum suya muhtaç
Ama gülen gözleriyle bakıyor bana
Uzun uzun seyrederek ısıtıyor içimi
Şu kalabalığa çatan gözlerimi,
Çekiyor kendine, küfrederek halime
Şiirlerim de günden güne, derûne bir zevk ile,
Yazılır hasret yolunda, hatırlanır gözlerinde.
Uğrunda birden bire, ne ilhamlar doğar şevk ile,
Ve işte o zaman, bir umut aranır sözlerinde.
Duvarlar,
Duvarlar,
Duvarlar, yerden çakılı duvarlar,
Duruyor dimdik, başsız duvarlar,
Okuyor hem yazıyor, akıllı duvarlar,
Yoktur elinde bir simidi, aşsız duvarlar...
Dalıyorduk galiba yine bir akşam üzeri,
Şu mavi ve derin ruhlu denizi seyre.
Alçak ruhlu dalgalar bir ileri bir geri,
Koşarak gidiyorlardı sahildeki zahire.
İşte böyle soluksuzca seyrettiğimiz bir anda,



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!