“Her canlı ölümü tadacaktır.”
Hüküm kesin ve herkesin başında;
Açılınca dünya kafesi
Bir anda uçar kuş
Duyulur ölümün çıtırdayan sesi
Ve verir kalbim son nefesi…
Hiç ağlamayanlar,yüreği taş olanlardır
Mel’un gibi.
Boğulur ağlayanların gözyaşlarında bir gün,
Hayatında bir kere bile ağlamayan
Ve denizin gözyaşlarında boğulan
Firavun gibi…
Fırıldak,
Dönüyor rüzgârda fırıl fırıl
Döndürüyor bazı yüzleri de
Kendi ekseninde pervane gibi.
Sonra kapkara gölgesi düşüyor
Geldim geleli şu yalan dünyaya,
Niçin ben olurum her gün muzdarip?
Sorun beni tanıyan her aynaya,
Var mı dünyada benim gibi garip?
Ak düştü hem kışıma hem yazıma,
Sabahın kör karanlığında,
Feryada ne hacet ey bülbül!
Feryat etme yeter artık sus!
Senin değil konduğun o gül!
Ötme ey garip bülbül ötme!
Öksüz kaldım annemden ben küçük yaşta
Fakir ve gariban bir adamdı babam.
Ne elde vardı ne üstte ne de başta,
Küçüktü evimiz, tek odalı bir dam.
Yaşarken zorlu hayatımızı günlük,
Hakk'ın iradesiyle geldik bu dünyaya
Ve daldık bir garip rüyaya.
Kimimiz birilerinin başına çorap ördü,
Kimimiz rüya içinde rüya gördü.
Kimimiz çaldı oynadı,
Can ki bu cânânı hep kendine giryân eder
Cânân ki bu cânı hep kendine hayrân eder.
Can kendisi dışında ararsa kendisini
Cânân ki ona merhamet etmez, uryân eder.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!