6 Mayıs 1972
sen beni ‘altı mayıs’ gibi gör tarih, ben de seni yürek gibi üç hayat
ne yazdınsa ser önüme ama fısıltılardan uzak, sen oku-sen anlat
bir cana dahi kıymadan, kol kola bağımsızlık türküleri söyleyenleri
türkülerden bile korkan kırık kalemlerin, nasıl ipe gönderdiklerini
mesela bir cezaevi avlusunun şafak vaktini
anlat Deniz’i, Yusuf’u, Hüseyin’i, anlat bana
Her zaman yanımızda olacak kadının
her yerde yanında olmaya ant içtiğimiz
üç ayaklı dünya adaletiydi sevdamız;
sen,
ben,
gölgen-gölgem..
Devamını Oku
her yerde yanında olmaya ant içtiğimiz
üç ayaklı dünya adaletiydi sevdamız;
sen,
ben,
gölgen-gölgem..
Muhterem Cevat Bey, şiirleriniz ideolojik olunca maalesef güzelliğini ve özelliğini kaybediyor, çirkinleşiyor ve gerçeklerden de uzaklaşıyor.Bir TV.proğramını hatırlıyorum;Namık Kemal Zeybek ve Aziz Nesin konuşturuluyordu.Namık Kemal Bey'in Aziz Nesin'e o günki hitabı daha dün gibi kulaklarımda çınlıyor.Şöyle diyordu Namık Kemal Bey:'Ben sizin din gerçeğini, Allah gerçeğini göremiyecek kadar akılsız olduğunuza inanmıyorum.Bilakis inandığım odur ki; siz akıllı, zeki bir insansınız.Ancak kafanızda olaylara tek yanlı bakmanın inadını taşıyorsunuz.Ama biliniz ki Allah'la inatlaşılmaz...' Aziz Nesin susmuştu.Maalesef Türkiye'de solun gerçeği hep bundan ibaret.Maddenin sertliği nisbetinde kabuklaşan ve mananın yumuşaklığından uzaklaşan beyinleri hep aynı inadın esareti altındadır.Bu düşünce ile geçmişte de bugün de fırsat buldukça sertleşirler, hiç acımadan öldürmeye başlarlar, ancak kendilerine karşı konulunca emsalsiz yaygaralar koparırlar, faşist-faşizan baskı ve baskınlardan yakınırlar ve halkı da buna inandırmaya çabalarlar.Ancak kendi inanç insafsızlığı olan 'Devrimler kanla yazılır' fikrinden asla vazgeçmeden olayları bu acımasızlık yoluyla tırmandırır, işi kurtarılmış bölgeler kurmaya kadar götürür, ancak yine de faşizmin kendilerine zulmünden dem vururlar.Siz ve böyle düşünenler söylemeseniz, herzaman olduğu gibi örtbas etmeye çalışsanız da millet biliyor ki; Türkiye'de asılan ve öldürülen gençlerin sayısı sadece bu üç komünist genç sayısınca değildir. Komünist kurşunlarıyla vurularak, kollarımın arasında can veren, hiçbir silaha dokunmamış genç öğretmenler vardır, çapraz ateş altında iki kardeşiyle can veren çocuklarımız vardır,basın mensuplarımız, mebuslarımız, evleri basılarak ailece katledilen kardeşlerimiz vardır.Gizlemeye çalışmanın insafsız inadı içinde olsanız da 'sol' işte budur.Görünüz ve biliniz ki; sizin tek taraflı acı gösterilerinize rağmen, biz hepsine acıyoruz.Ve biliyoruz ki;bu öldürülenlerin bir kısmı Atatürk'ün mücahitleri seviyesinde vatan savunmasına girmişlerdir ve gerekirse yine gireceklerdir.Ancak diğer tarafı Atatürk fikrinin ışıklı savunucuları olarak göstermek,sol ideoloğların kallanmaya kalktıkları vıcık vıcık yalan ve aptalca bir istismardan ibarettir.Zira Atatürk'ün Komünüzm ideolojisi ve yayılmacılığı hakkındaki fikirleri o kadar meydanda ve berraktır ki; bunu görmemek için ancak'anut' bir solcu olmak lâzımgelir. Ancak insan yaratığının, her doğruyu iten, olmaz hayalleri içinde barındıran, insan tabiatına ters 'bilimsel!!!' kabulünü, beyninde kireçlenmiş inat kabuğunu kırarak, elinin tersiyle itmesi, doğru düşünmeye başlamanın bir gerekçesi olarak ortadadır.Zira artık dünya gemisinin; pek çok cana malolarak zorla kabul ve monte ettirilen bu safrası, öyle kısa zamanda ve kolaylıkla evren boşluğuna atılmıştır ki; buna bazı inatçı beyinlerin inanabilmesi, görülüyorki hâlâ mümkün olamamaktadır.Aziz dostlar! Âleme sadece aklınızı- beyninizi-bugüne kadar olan düşüncelerinizi açmak yerine, biraz da gönlünüzü-yüreğinizi açarsanız göreceksiniz ki; çevremizde herşey değişiyor, güzelleşiyor, günler, güneşler bile bir başka güzellikte doğuyor ve insanlar, toplumlar değişiyor, yenileniyor.Gönlünüzle bakarsanız, âdil , koruyucu, affedici, müsamahakâr, cesur, haysiyetli, faziletli, onurlu, ve en önemlisi şefkatli olursunuz.Böyle insanların çoğaldığı toplumlarda mütegallibe kalmaz, tok acın halinden anlar duruma gelir,Böylece herkes görevine daha canla başla sarılır,
yenilen tasa edilmez olur ve ondan su içmekte de yararlanılır.Kavga,şikâyet azalır, herkesin birbirini sevmesi kutlu bir görev haline gelir, kışkırtıyla kardeş kardeşi vurmaz, barış olur, sevgi,saygı gelişir.Ve dün kışkırtıp, eline silah vererek bugün (yirmi-otuz-kırk-elli yıl öncelerde) öldüğüne sahte göz yaşları döktüğümüz gençler bir daha ölmezler..Arzumuz, hevesimiz,inancımız budur.Zira sevgimiz herzaman nefretimizin-kinlerimizin üzerinde olmuştur.Yeni şiiriniz beni bunları yazmaya (ister-istemez) sevketti.Baki sevgimizle.. Enver Özçağlayan
şiir
aşkına dize dize aşkına sayfa sutün gürleyen bir direniştir...
...
aşkına sevgilerle...(kızılçocuk)
Değerli dost, yüreği vatan sevgisiyle örülü olmayı ve aynı zamanda enternasyonalist olup tüm dünya halklarını kucaklayan ve ülkesinin ABD emperyalizmi tarafından işgallerini içlerine sindiremeyen gençlerdendi o üç fidan onurlu mücadeleleri bizlere ışık tuttu ve tutmaya da devam ediyor...
Değerli dizelerinle zaten gereğini anlatmışsın dost kutluyorum kalemini ve yüreğini bu vesile ile üç fidanımızı saygı ile anıyorum saygılar...
Çocuklarımıza, gençlerimize bahar havasında,
bayram havasında geçecek nice güzel 1 Mayıs
kutlamaları dilerim............SEVGİLERİMLE........
Bazıları var ki ideolojilerini insan üzerine terörle hakim kılmak isterler.
Bazıları var ki ideolojilerini ifade etmek için terörü, anarşiyi kullanırlar
İdeolojilerin çarpıştığı 20.yüzyıl acemelikleri ve yanlışlarıyla dolu ne yazık ki.
Türkiye Cumhuriyeti dönemi, tek parti dönemi sol düşmanlığı ile iktidar olan CHP'nin kominizme, sola karşı balyoz vuruşları ile geçti. MUSTAFA KEMAL SOLCU VEYA KOMÜNİST DEĞİLDİ. Uygulamaları ile batı yanında yer almış, devrinde solun büyük şairi NAZIM HİKMET RAN 11 kez yargılanmıştı.
Bu konudaki ansiklopedik bilgiler şu şekildedir.
'DAVALARI VE SÜRGÜN'
Nazım Hikmet, Çankırı Cezaevi'nde
Nazım Hikmet, Bursa Cezaevi'nde1925 yılından başlamak üzere şiirleri ve yazıları yüzünden birçok kere yargılandı. 1938 yılında orduyu ayaklanmaya kışkırtmaya çalıştığı gerekçesiyle 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın kaldı. Bursa cezaevinde kaldığı yılları anlatan Mavi Gözlü Dev adlı film 2007 yılında vizyona girmiştir. 1950 yılında bir af yasasıyla salıverildi. Ancak sürekli izlendiği ve çürüğe ayrıldığı halde 48 yaşında yeniden askerlik yapmaya çağrılması ve öldürüleceği yolundaki duyumlar üzerine yurtdışına kaçtı. 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından Türkiye vatandaşlığından çıkarılmasına karar verildi. Sovyetler Birliği'nde Moskova yakınlarındaki yazarlar köyünde ve daha sonra da, eşi Vera Tulyakova (Hikmet)ile Moskova'da yaşadı. Memleket dışında geçirdiği yıllarda Bulgaristan, Macaristan, Fransa, Küba, Mısır gibi dünya memleketlerini dolaştı, buralarda konferanslar düzenledi, savaş ve emperyalizm karşıtı eylemlere katıldı, radyo programları yaptı. Budapeşte Radyosu ve Bizim Radyo bunlardan bazılarıdır. Bu konuşmaların bir kısmı bugüne ulaşmıştır.
Davaları
1925 Ankara İstiklal Mahkemesi Davası
1927-1928 İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Davası
1928 Rize Ağır Ceza Mahkemesi Davası
1928 Ankara Ağır Ceza Mahkemesi Davası
1931 İstanbul İkinci Asliye Ceza Mahkemesi Davası
1933 İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Davası
1933 İstanbul Üçüncü Asliye Ceza Mahkemesi Davası
1933-1934 Bursa Ağır Ceza Mahkemesi Davası
1936-1937 İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Davası
1938 Harp Okulu Komutanlığı Askeri Mahkemesi Davası
1938 Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi Davası'
Türkiye Cumhuriyeti ikinci dünya savaşından sonra Amerikan nüfuz alanına girerek çok partili döneme girdi. Çok partili dönemde, tek parti yönetiminde, karşısındaki hiç partiye geçit vermeyerek yasak koyan CHP halktan hiç bir zaman iktidar olacak oy alamadı. Buna karşılık CHP'liler tek partili dönemde sol düşmanı ve Nazım'ı yargılarken solcu oldular. 1960 darbesini yaptılar.
1960 sonrası, chp ile sağ partiler arasında iktidar mücadelesi kıyasıya sürerken, aynı şey ordu içinde de oldu. Darbeciler, iki taraftan da iş başı yaptılar.
Bugün Mustafa Kemal çocuklarının solcu olması, sol adına mücadele verenlerin yanında olması, ya tarihi bilmediklerinden ya da Mustafa Kemal'i ve solu istismarlarından kaynaklanır.
Zira MUSTAFA KEMAL hiç bir zaman SOLCU olmadı. Nazım Mustafa Kemal'i öven şiirler yazsa da, Mustafa Kemal döneminde 11 kez yargılanmaktan kurtulamadı.
Bugün ideolojik kavramların, tarihin karıştırılarak, duygusal motiflerle işlenen düşler, düşünceler ne yazık ki her zaman gerçekleri yansıtmıyor.
Bu ülkenin çocukları, solcusuyla, sağcısıyla, müslümanıyla, MUSTAFA KEMAL'i istismar etmekten vazgeçip, TÜRKİYE CUMHURİYETİ döneminin tümünü açıkça tartışabildiği gün, ideolojik kavgalar, sivil ve askeri darbeler yeterince anlaşılacaktır.
Aynı tarihi yaşadığımız yılları hatırlatan şiinizle aklıma gelenler bunlar.
Aynı dönemleri yaşadık. Okullarda, mahallelerde, kantinlerde, yurtlarda neler yaşandığını çok iyi biliyorum.
Türkiye Cumhuriyetinin en büyük zenginlerinin solcu olduğu dönemlerde ne yazık ki solcu arkadaşlarımız işin farkına varmadan, solcu komprodorların çıkarlarına kurban edildiler.
Gençlerin ellerine silahları veren, ortalıkta anarjik olayları tırmandıran, arkasından siyasi ekonomik çıkar sağlayanlar astı gençleri. Bunları yapanlar hep zengindi ve o dönemlerde ülkenin en büyük zenginleri solcu ve CHP'li idi.
Ankara maltepede tamamı solcu gençlerin yerleştiği bir yurt vardı. Kimin yurduydu? Merak edenler araştırabilir.
İMPARATOR kitabını hatırlayınız. Veya günümüzde sol tarafında yer alan Türkiyenin İş adamlarını hatırlayınız.
Halkın, emeğin, fakirin yanında olması gereken sol, komprodorların ellerine tutuşturduğu silahlarla vuruldular. Asıldılar.
Günümüzde de aynı şeyler oluyor.
Gençlerin ellerine, kimine alevilik adına, kimine kürtçülük adına, kimine solculuk adına, kimine milliyetçilik adına, kimine islamcılık adına, zenginler silah tutuşturuyor.
Arka tarafta şampanyalarını tokuşturuyorlar. Bloklara ayrılmışlar, kimi solculuk yapıyor, kimi sağcılık yapıyor.
Çıkar savaşlarını idelojilik görünümlerle sunuyorlar.
Olan ideolojilere ve ideolojilere inanan geçlere oluyor. Saf samimi geçlerin hayatları mahvoluyor. Ne yazık ki, sağcısıyla, solcusuyla, muhafazakarıyla zenginlere onlara hiç birşey olmuyor.
1 Mayıs 1977
ben ‘bir mayıs yetmiş yedi’ olayım, sen derinden gelen kurşun acısı
anlat bana meydanların ortasında solan, ölü gelinciklerin baharını
Evet, bunları anlattık Mustafa Kemal'in çocuklarını. Ama ısrarla unutturmaya çalışanlar var.Ramazan ve bayramların her yıl on gün öne geldiği gerçeğini bilmez gibi hep 23 nisanları ' kutlu doğum haftası ' sayanlar...İşte o yüzden unutmamalı, unutturmamalıyız diyorum.Sağ olunuz sn. Çeştepe bu misyonu üstlenenlere selam olsun yürekten...
yani türküler kadar alın teri de, en uyku kaçıran umacıdır bu ülkede
bu sebepten ‘hava kurşun gibi ağırdır’ zaten, sen bana bunu söyle
mesela kazancı yokuşundan bir resim al eline
bin selam gönder otuzdört cana ve anlat bana
“de ki, onlar sığmaz hiçbir meydana…,
bir başka baharda, bir orman toprağında gene açarlar…”
“de ki, darağaçları dar gelir onlara…,
bir orman olurlar ki ülkeler kadar, yeryüzü kadar…”
“de ki, onlar sığmaz hiçbir meydana…,
bir başka baharda, bir orman toprağında gene açarlar…”
“de ki, öldürülseler bile ölmezler asla…,
yürekleri, bağımsızlık ve özgürlükten yana çarpanlar…”
Deniz’e, Yusuf’a, Hüseyin’e ve otuzdört cana bin selam olsun...Nur içinde yatsınlar... Temennim bundan sonra Deniz'ler ölmesin ... Vatan sevgisiyle çarpan yüreğinize, engin güçlü kaleminize ve gerçeği resmeden emeğinize sağlık kutlarım sayın Çeştepe ... Saygılarımla
“de ki, öldürülseler bile ölmezler asla…,
yürekleri, bağımsızlık ve özgürlükten yana çarpanlar…”
Sevgili Cevat Üstadım, kutlarım 01 Mayısla gelen bayramınızı.Haksızlığa uğrayan gençleri yad ile anıyorum... +
Hissedip de anlatamadığımız duyguların en güzel ifadesi olmuş dizeler. Sayın Çeştepe duyarlı, duygulu, coşkun ve yaratıcı kaleminizi saygıyla selamlıyor; yüreğinize sağlık diliyorum.
Osman Aktaş
Kimden : Ben Fatma (Bayan, 38)
Kime : uzungemici / cevat çeştepe
Tarih : 02.05.2011 18:42 (GMT +2:00)
Konu : [dede-korkut] Yn: MAYIS ÇOCUKLARINA - yeni şiir
İçten anlatım...
iç döküş tarzında dökülmüş dizeler... Tam puan benden ustama...
1 Mayıs, her kutlandığında ortalığın yangın yerine döndüğü gün... Bu sene şenlik içinde kutlanıldı... Bunu bazı fikirlere empoze etmek isteyenler, bu kez emellerine ulaşamadılar...
Gönül isterki, halaylar çekilsin, işçi, emekçi bayramı olarak hakkıyla kutlansın...
Gölge düşürmek isteyenlere fırsat verilmesin artık...
Saygı ve selam ile...
Bu şiir ile ilgili 83 tane yorum bulunmakta