Bir “ben” sınırı geçtik, ama daha kaç sınır geçmeliyiz.Üst benliği olmayanların sınırı yoksa sinirinde yaşamak zorundasın bu da başka sınırsızlığı sinirlendirir.
- Bazen hep güzel kalan ben’ler var.Yaralansa da kanasa da hiç gelmese de insan içinde güzel izlenimler bırakmış, derin aynaları olan ve gittiğinde her zaman onun güzellikleri film şeridi gibi yansıtır.
Bazen güzel bir dokunuş, bazen güzel bir bakış, bazen içsel bir sızı, bazen tüm özdeyişlere bedel bir sözü, bazen her şeyi iç benin aynasından yansır. Bu yüzden hep güzel kalan, hep güzel akan, hep güzel yakan içsel sevi lavımsın. Can kırıklarında başlar f’ayımın akışı.
Volkanların ,dudaklarına bırakılmış patlamayı özleyen bir öpücük istemi gibiyim… Kopuşları severcesine.
Bir dem çığlığında beni duymanı isterdim. Sonra seslenip:
-Evet, sen  hasta bir  yüreğin    hekimisin. Kendine çaresin. Kendine çare olan  sevdiğine çare de olur      gönlüne  Çar da olur.
-Bu yüzden tozlanmış, üstü sensizlikle kirlenmiş,   kapatılmış  her  tavrınla  yeniden kırılmış    kırılganlıklarımın   aciz, asi,  yönünü çok görme.
- Aşkın sırrına ermişlerin aynasındayız biliriz sözsüz romanlarla , gözsüz görmelerle içselliği yaşamayı, aşka akmayı.
Kendi kendisinin efendisi olan, başkasının efendisi, ruhsal özeti olur. Emirvakilerle, güdülerle, güç gösterileriyle, olumsuzluğu tetikleyen her davranışla değil. Kendine efendi olan başkasına zaten bambaşkadır.
Her paragrafın sonunda, bir belki var. Oysa keşkelere geçtim. Hayıflanmalarımı bitirdi neyse’lerin. Başka masallardan gerçek öykülerin diline mazhar oldum.
Bir mazi  arazisindeyim.   Seninle  ilk kezlerimi   büyüttüm orada.Bir ben   solması var  gülünde. Bir ben    aklanması  var  akli    yordamlarda.
Ruhunu   kaybedenlerin  makinistiyim.  Gidiyorum   mecbur  gidişlerine.
-Bir mecburu oynayan    ruhu   yaralı peri gibi masalımı yakarak   gidiyorsun.  Aşk destanımızın  Alp  Er Tungasıyken  şimdi   sensiz  bir masalın  Keloğlanlıyım.
-Fakir, üstelik   aşkının  gurbetinde.  Onu  Koruyan, kollayan  öz annesinden uzak, sadece onun dualarıyla  ayakta bir Keloğlan.
Şimdi gözlerinin kekre ışıkları vurur yaramın metruklarına.Şimdi bir ben birikimi var dayanamadıklarımıza.Şimdi bir sen koleksiyonu var bir günlerimiz için.Şimdi gelmenin en güzel çekimini istiyor fiiller.
-Pusatsız mevsimlerin gergefinde  yayıl  gerilmiş zamanın    son   haliyim.
Atılmış  bir sevdanın on ikisi  gibi duruyorsun uzaklarımda. 
Gülüşlerinin     seyrinde oynayan   iç benin aktörüyüm .Rolüme geldi bütün dünyan.Kaldırılması  zor bir roldü. Kendimi  oynadım   herkes seni bende izlerken.
-Alaboralığın  boranlarında    sözlerin ıslatıyor  yağmurlarımı.Gözyaşların   kurutuyor  vicdanımın  her zerresini.
Direnci    bitmiş, dünleri  çürümüş,  geleceği   inci mercanlara sarılı bir     aşk hazinesinin   gönül  gözüsün. Sana geldim, kendime   gitmek için.
Susuz bir suçun saçları değiyor yaralarımın sahiline. Gölgene büyüyor, göremediklerim ölümsüz çın’arı.
-Giyotinlere ders veren keskin   sözlerin  kesiyor     vicdanımı.
K’anıyorsun.
İlgilere soyunan   soylu   geleceğin ayna  olur yarınlara.
Y’ar perdesini çeker  iç  benlik. Göremiyorum seni. Hangi uzağın
gül yüreğinde kırmızılarını sakladın.
-Özleyiş  kokusunu  aldım  uzaklarından. Bir yakınlık   rengi geliyor  gözlerimin dibine.
-Artık seni görebilirim.
Kayıt Tarihi : 2.9.2012 18:51:00
 
 
 
 
 Şiiri Değerlendir
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
 
 



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!