Manzara, doğa;
Aslında hepsi bir,
Teke indir
Kalsın bir iz.
(İzmir-26.Ocak.2007)
..
Dağ resmi çizme!
Sana, aşk ile bakan gözlerimi çiz.
Manzara, fotoğrafları çekme!
Seni, bir ömür sevecek, beni çek.
Hüzün şiirleri yazma!
Bizi, ölümsüz aşkımızı yaz.
..
Bir kaç karış toprakta,akıllara manzara
Geri dönmüyor zaman edilirmi pazarlık
Boşa geçmiş ömürle,hazırmıyız mezara
Nasıl yaşarsan yaşa sonu yine mezarlık
27.06.2006
..
Boğaz gezisinde her karede,
Güzellik yarıştıran manzara!
Yaz güneşi altın varaklar yaymış ufuğa.
Alevden kalemler, bilmeceli şekillerle,
Coşku ve heyecan resmediyor semalara.
..
Ölü bir sinek, camın pervazında.
Ölü bir çiçek, hemen yanında.
Ölü bir manzara, camın ardında.
Cam,pervazı ve ardı
Sessiz,hareketsiz,ölü...
Biz yaşıyormuyuz acaba?
..
Yazmak çok sıradan bir iş gibi görülebilir ama aslında bilinenin ötesinde bir olaydır. Bir hayali,bir fikri,bir gizemi, bir bilinmeyen hissin keşif sonrası formülünü yapabilmektir.İnsanın belleğinde kıpırdayıp duran bir hayatı cümlelerle yeni baştan inşaa etmektir. Uçsuz bucaksız bir sanatın belki de savunucusu olma eylemidir.Samuel Johnson,yazana zorluk vermeyen yazı okuyana da zevk vermez, derken aslında lafı gediğine oturtmuş doğrusu. Türkiye gibi kitaba yabancı bir ülkede, herşeye rağmen yazmak öyle bir revaçta ki, sanki her yazan gökten zembillah inmiş bir yazar ve her yazılan da sanki ilahi bir emir.Göze sokulan manzara bu.Her eline kalem alanın kendisini yazan ilan ettiği bu coğrafya da aslında yutturulan şey egoların gürültüsüdür.
Keşke bu kesim öyle dillendirdikleri gibi her yazılandan sonra gerçekten yazar olsa yazar gibi karşımıza çıksa.Oysa biliriz ki hepi topu iki laf sahibidirler,onu da nasıl kullanacaklarını bilmezler dahası bilmemişliği bir bilim haline getirmeye çalışırlar. Bu manzara acının ama gerçek acının resmidir.Bir de bu manzaranın insanı cidden inciten bir görünmeyen istatiklere dayalı tarafı var.
İnsanın niçin yazma ve okumayı seçtiği zekanın insanı ödüllendirmesidir.İnsanın kendi aritmetiğini bilmesidir.Ben,İstanbul gibi kaos bir kentte 30 bin insanın kendisini şair ya da yazar ilan ettiğini biliyorum.İlginç olansa bu iddiası olanların çoğu yazdığı halde kitabın kıyısında geçmemiş olmasıdır.Türkiye’deki yazma olayında ana tema içi boş siyaset ve zerafeti çalınmış bir aşk kavramının kendisidir.İnandırıcılığı pek olmayan bir edebiyat kabul ettirilmek isteniyor nedense.
Bir kaç ay önce Berlin’de Yazar Buket Uzuner’i bir okuma akşamında ziyaret etmiştik.Orda Türkiye’deki okuma yazma üzerine şunları söylüyordu; ’’Türkiye’de 72 milyon insan yaşar ama kitap alanların sayısı 300 bindir.’’Genel ortalamaya baktım,Türkiye’de kendini yazar ilan etmiş insan sayısı da hemen hemen 300 bin.Şayet kendini yazar ilan etmiş 300 bin kişi kitap okuyorsa halk bu okumanın neresinde? Daha da önemlisi 300 bin insanın aslında yarısından fazlasının,aldığı kitapları da okumamasıdır.O halde Türkiye’de yazar iddasında olanların çoğu bile okumaktan aciz.Bunun bir çok sebebi var ama hiçbiri bana inandırıcı gelmiyor.Bazı istatikler bir çok yayınevinin öyle abartılı baskılarının da aslında palavradan öteye gitmediğini gösterirken bazı yayıncılar da piyasaya habire yazarlıkla alakası olmayan şahışları pompalamakla aslında Türkiye’deki edebiyatın bilinçli katili olmayı övgü kabul eder.
..
Parkımız, bahçemiz ki, dinozorlarımızla,
Ürkek ziyaretçiler, yaklaşırlar korkuyla…
Kaldırım taşlarını, yerden çıkartıyorlar,
Manzara çok uygunsuz, kalpleri kırıyorlar…
Bunlar ilkel dinozor, affetmez parçalarlar,
..
Elim ayağım buz kesmiş, donuyorum
Güneş ışığını getirmiyor bana
İçimde kıyamet kopmuş, ölüyorum
O zalim, yaptı yapacağını bana
Şimdi ben yol ayrımında duruyorum
Hangi yöne baksam, hep aynı manzara
..
-Bir gün bir çok ağaç bir meydanda toplanmışlar, el ele tutuşup oynamaya başlamışlar. Meşe, kayın, çam, badem ve çeşitli meyve ağaçları da. Kimi uzun, kimi kısa, çeşit, çeşit yeşilin her tonunda yapraklarla. Sonra onları gören kurt, çakal, tilki, türlü kuşlar da katıldılar kendilerince oyuna. Hey! bende varım dedi, mor sarmaşık sarılmıştı bir serviye. Karınca seslendi yerden, iyi ki geldiniz ne rahat dolaşıyorum burada. Kuşlar şakırdadı, taşlar arasından küçük dere çağıldadı, ne kadar güzel, ne temiz hava. Bir sincap atladı, beni de alın kollarınıza. Yılan sürünerek aktı kayadan hızla. Kaplumbağa boynunu uzattı kabuğundan usulca.
Yağmur bulutları gelip, durdu. Ah ne kadar nem var burada. Sonra mis kokularını saldı ıhlamur geniş dallarıyla. Toprak ellerini uzattı yanaklarına ne kadar yumuşak dedi ve besleyici. Renga renk çiçekler açtı gülünce yüzünde. Mantarlar ve otlarda vardı orda.
Çocuklar geldi. Piknik yapmaya, büyükleri başlarında. Oynadılar doya, doya. Ne kadar güzel manzara dedi büyükler resim aldı yan yana. Hepsi mutlu oldular, bol bol Oksijen aldılar. Tüm ağaçlar tutundular sımsıkı toprağa ve orman dediler bu oyuna.
Boynunu büktü erozyon. Yer yok burada artık bana diye usulca uzaklaştı oradan. Rüzgarlar hızını kesti, yağmurlar mutlu yağdı sonra, güneş mutlu doğdu tüm onlara ve ormana sahip çıkanlara.
16.3. 2010 İST
..
Şeytana taş atan atana
Bir izdiham çıkıyor
Yerde yatan yatana
Buna bir dur diyen yok
Ölülere ölü katan katana
Hep aynı hazin manzara
..
Rab rızasıyla olsa kurbanın kurban olur,
Rab, zulmü desteklemez, bunun da yeri yoktur…
Sen apaçık katlettin ümmetlerin gözünde,
Rab’bini tanımama nefsin düşüncesinde…
Unutulmaz manzara Rab inşallah affeder,
..
Ölçü, kural kaçtı mı, biz dengesizleşiriz?
Nefisler kucak açmış pek kibar da değiliz…
Taşlar fırlatılıyor, bu âdetimiz olmuş,
Caddenin ortasında, taşlar sökülür olmuş…
Bunlar iğrenç manzara, yakışmayan tutumlar,
..
Demek ki soy sürdürmüş, gelebilmiş diyorum,
Rab’be şükürler olsun diye seviniyorum…
Özlenebilen şeydir bu beklenen manzara,
Daha da ötesi var, darısı tüm kullara…
Kul çünkü onlar da kul, Rab yaratıklarından,
..
MASA uydu gönderir, sonuç başarısızlık,
Uzaylı konusunda hiç uzmanlaşamadık…
Mars’ta ormanlar varken boş manzara çekmişler,
Cesaretsizlik olsa tespit edememişler…
Masraflarımız boşa, MASA iflas etmekte,
..
Evren öylesine büyük, öylesine muhteşem ki,
Kainatın karşısında, insanın cürümü ne ki,
Ey sorumluluk sahibi, dönüp te kendine de ki,
Ey nefsim, düşün ki sen, ala külli hal öleceksin.
Sen kendini tanımaz da, bir şey oldum sanıyorsan,
..
Yine Serengeti’de, nehirden geçecekler,
Timsahlar saldıracak, öküzler ölecekler…
Manzara hiç değişmez, bu hep izlenilecek,
Timsahlar kazanacak, öküzler kaybedecek…
Bari köprü yapalım, öküzler boğulmasın,
..
Bayram gelir bayram geçer,
Gönlüm hiç bayram etmez ki,
Dalarım dünyaya uçtan uca,
Seyr eylerim köşe bucak,
Görürüm çok yerlerde açlık,
Çok yerlerde, oluk oluk,
..
Çiçek çiçek,diyar diyar gezersin.
Çalışkanlığın la sen karıncaya benzersin.
Hangi çiçek daha güzel hemen sezersin.?
Kovanını yapar petek petek bezersin.
Her zaman çiçeğin tam ortasında.
Vız vız çalışıp bal alma çabasında.
..
Ufukta belirir akşamın rendi,
Güneşin endamı dağlara siner,
Yeryüzü duvalde bir resim sanki,
Emsalsiz manzara, mucize hüner.
Resimde renkleri doğurur renkler,
Gökkuşağı giyinir elbisesini,
..
Çankaya’dan Ankara’yı seyrettim
Bembeyaz bir gelinlik içindeydi şehir
Kar altında kalmış çamlar üşümüş
Baktıkça manzara sıcaklık verir
Anılar üşüşür birden üstüme
Gözlerimden sağnak sağnak yaş gelir
..