Güneşin yakıp, erittiği gibi buzları
Ateş, eritse de yüreğini
Ateşi affet.
Bazen gözyaşlarıyla suladığın
Kurusa da ektiğin bütün tohumlar
İnsan, çok korkar bazen
Kabul edilmesinden dualarının
İçten içe oyar kalbini, ümidinin keskin nefesi.
O, kabul edilmiş dua istemiyor
Dua ediyor, kabul edilmesin diyor
Ona oyuncak bir gece aldım
Oyuncak bir bedenle uyudu, uyandı
Sahte aynalarla süsledim duvarları
Her bakan sevindi, her bakan yanıldı
Bir yanılgı ki topraktan bereketli, kayadan sert
Oyuncak ruhlarına uykusuz bir yılan gibi sokuldu
Elbistan gibisin
Ne kibar ne kaba
Biraz vurdumduymaz
Çokça yürekli
Kalbinde aşktan nehir
Denizini de bulmuş
Farzet ki yağmurdu, gözümden akmadı yaşlar
Farzet soğuktu mevsim, bundandı tüm telaşlar
Ağaran saçlarımı, üşüyen karlardan bil
Farzet ölümüm artık, gittiğin günden başlar.
Farzet ki rüzgârlar, seni arayan nefesim
Niye bu kadar güzelsin sen
Tanrı'nın yeryüzündeki meleği?
Koparırsın kalbimi yerinden
Peygamber çiçeğini koparır gibi..
Hani bir gün sormuştun
Canı acır mı diye
Düşünce toprağa yağmur tanelerinin
Hani üşür mü balıklar
Soğuk derelerde, soğuk denizde
Kanar mı yüreği karların
Ellerinde martılar
Sevdaya uçuyor gibi
Gülden dudakları var
Sabahı öpüyor gibi
Gülüyordu dağlar, taşlar
Ovalar, kuşlar
Kerpiç duvarlar
Duvardan kuşlara bakan cam
İki gözü kör amcam
Bir dünya dönüyor etrafında, habersiz
Elindeki menekşeye kaderini soruyor
Menekşe, güzelliği karşısında çaresiz
Hüznünden, mis kokulu yaprakları soluyor.
Bir şarkı söylüyor akasyalar, kedersiz
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!