Baba devlet memuru,
Anne tutumlu, baba tutumlu,
Muhannete muhtaç olmamak için,
Geceyi gündüze kattılar
Gelecek için hesaplarını,
İnce ince yaptılar
Dünya meşguliyeti içerisine biraz fazla daldık,
İzinleri tatil beldelerine gidecek şekilde aldık
Bu Arife günü de seni unuttuk kayınbaba,
Kabrinde duasız bıraktık ama kusura kalma
Kızın diyor: ‘babam çok emek verdi bizim için’
Yeni bir yıla daha giriyoruz,
Sevinsek mi, dövünsek mi?
Mazide acı, tatlı hatıralar,
Atide meçhul bir zaman,
Nerede başımıza ne gelecek,
Bilinmiyor hiçbir zaman!
Şimşek çaktı, gök gürledi,
Yağmur yağdı, sel geldi
Setler yıkıldı, evler çöktü,
Ağaçlar dibinden söküldü
Araçlar toptan sürüklendi,
Hayat bir anda felç oldu
derdimle hem-hal ol dedim olamadı
halimi arz eyledim anlamadı
sonra çekip gitti,
nereye mi?
bende bilmiyorum.
çünkü bir daha bu mekana uğramadı,
‘’Azrail güzel melek, ey şeytana uyan nefsim,
Kim bilir hangi vakit nerede düşer bedenim
Ne bileyim, hangi makastan dört metre kefenim,
Som altın sala binsem, sade yanımda kalır amelim’’
(Handan odabaşı)
Her ilçeye geldiğinde, lokantaya götürür haşlama yedirirdin,
Oğlum sana göresim geldi, ta Çorum'a gelecektim derdin,
Memur olduğumun ilk haftası hakkın rahmetine erdin,
Şimdi yediğim haşlamalar o tadı vermiyor baba...
Hiç kimse beni, senin kadar sevmiyor baba...
Karasabanla çift sürmeyi,
Beygir yavruna binmeyi,
Hormonsuz doğal meyveyi,
Özledim çooook özledim…!
Sap üstünde giden düveni,
Akım hızlı geldi.
Şalterler attı
Elektrikler kesildi.
Yeni makine gitti
Tekrar gelir mi?
Gelirse de,
Dünya
Bir oyun bahçesi,
Bende herkes gibi,
Kaderime yazılan
Rolümü oynuyorum.
Bu oyun bahçesinde,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!