Anlatabilseydim eğer
Anlayabilirler miydi bilmiyorum
Umudun öfkesindeki yalnızlığımızı
Ve her tutkulu saniyede büyüyen
Anlamlı perspektifleri
Ve bizi.
Denizden yürüyorum
Denizden yaşama dek
Hiç soluk almadan
Sonsuzun getirdiği
Karanlık bir köprüde
Gözlerini görüyorum
Gitme,
Sensiz anlamsız zaten her şey
Umudun korku tünelinde sarhoş,
Soğuk, metal raylara tutunmuş bir yalnızlık insanlar.
Kaf dağının ardına saklanmış gülüşlerinin içtenliği
O çizgideki yalancı uçurum
Gözlerine benziyordu
O gece ağlayan çocuğun
Ve başağrısı dolaşıyordu sokaklarda
Sokak lambalarının altında
Yüzlerce araba dönüyordu,
Zamanın kılıcı bilirdik yaşamın umudunu
Sonsuzla birleşinceye değin ellerimiz
düşlerimiz gerçek, gerçeklerimiz de yaşanmaz olunca
Birden başladı yeminler, düğünler, elvedalar
O zamana adanmış İstanbuldu sesimiz.
Sessiz yaşamlar düşlemiştim,
İhtirassız, kokusuz ve yalnız.
Upuzun yüzyılların ortasında
Kayboldu lakin
Hayal kırıklığından ipince
Şiirler yazmış
Bir şeylerin tükendiği
Noktadır adın
Bir şeylerin başladığı
Bakışlarında olağan öykülerin.
Yaşam sinmiştir satırlarına
Günah değil ki,
bunları anlatmam sana
söylüyorsam eğer,
şu cam aralığından
en kuytu köşesini yalnızlıkların
Mutlaka
Ey yabansı şehir
Karanlık,yabancı değil ki
Şu söylediklerim
Dinmese bile sözlükler
Hiç olmazsa duygular demlensin
Uykularında
Önce sen vardın
Sadece sen
Ellerin sonra
Gözlerinde zaman vardı.
Bir kahkaha tarlası bedenim içinde ruhlar zamana, zaman evrene söyleşir.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!