İnsanları değiştirmek için mücadele etmeyeceksin! . Mutluluğun için bir takım şartların yerine gelmesini istemeyeceksin! . Hazır mevcut imkanlarının sağladığı mutluluk çizgisini görmeye çabalayacaksın! . Bir çiçekçi dükkanının önünden geçerse eğer yolun, müşterilerin beğenisine sunulmuş, sergilenmekte olan çiçeklere bakmadan geçme ve varsa imkanın, saksıda yetişmekte olan, beğenini kazanan bir çiçeğe gönlünü kaptır ve yaşadığın zamanın ötesine geç ve gönül verdiğin çiçeğin yavrularını düşün ve de gelecekte çoğalan çiçek yavrularının insana kazandırabileceği huzuru ve umudu düşün! . Aynı hislerle ve duygularla, kuş satan bir dükkanın önünden geçmekte nasip olsun sana! . Aynı hislerle ve duygularla, kitapçı dükkanının önünden geçmek de nasip olsun sana! . Bu söylediklerimizi yapabilmişsek eğer; kendi varlığımızı önemsememizden dolayırıdır, diyorum ben kendimce! . Yani; kısaca mutlu olmak için kendine zaman yarat! . Yani; kendini önemse ve çalışmanın verdiği tatlı yorgunluğu, bir çiçeği seyrederek, bir kanatlıyı besleyerek veya bir kitabın sayfalarını çevirerek üzerinden atmayı dene! . Alışkanlığın edindiğin bazı küçük uğraşıların olsun! . Sabahleyin ilk iş; kuşları yemlemek olsun! . Bu arada kendine güzel bir kahvaltı masası hazırla ve çalışarak geçireceğin ve çalıştıkça mutluluk veren, çalışabildiğin için daima hoşnut olduğun bir mesleği uğraşın edindiğini düşün ve biraz rahatla ve de kararını ver emekliliğini asla düşünemeyeceğin güzelliklerle dolu bir mesleğe! . Bir güzellik sunmuşsa yaşadığın hazır mevcut imkanların; biraz daha dikkatli olmamız ve düşünmek için kendimize zaman ayırmamızdandır! . Kendimizi önemser isek; emekliliğini düşünmediğimiz bir mesleğe adanmamız da kolaylaşır, diye düşünüyorum! . Bir ruhumuzun olduğunu unutmayalım ve ruhumuza güzellikleri sunalım bir çiçek ile, bir kanatlı kuş ile veya bir kitap ile! . Kendinle ve dünyadaki tüm insanlarla barışık yaşa ve kendini önemser iken azimle, başka insanların da kendini önemsemelerini sağla! . Bir kaç kaktüs ile; kaktüs çiftliği kurmayı başaran azimli insanlar var, ben onları tanıdığıma mutluyum! . Bir çift tavuk aldım ve bir büyüğüme sordum; "çiftlik kurmak için ne yapmalyım? ." dedim ve cevap: "yapacağını yapmışsın, çiftlik kurmak için bir çift tavuk olması yeterlidir! ." anlamında konuşmuştu o bilgisine güvendiğim büyüğüm! . SAYGILARIMLA! . TEŞEKKÜRLER! . İYİ Kİ VARSIN TÜRKİYE! .
..
Bir kuş olup uçsaydım,
Gönlümün beni çektiği uzaklara
Kimsenin görmediği, gelmediği
Issız, sessiz bir adaya...
Bir kuş olup uçsaydım,
Başı dumanlı gavur dağlarına
..
Boşuna da deli gönül boşuna
Gidemedim ben o yârin hoşuna
Akıl ermez yaratanın işine…
Kuş tuttum ağzımla sevilemedim.
Ay çekildi bulutların ardına
Yâri olan erden vardı yurduna
..
Seninle biz ölesiye dost idik
Bu sevgiden korkup kaçma minik kuş
Sen sevmezsen seni gerçek seven var
El aleme mavi boncuk saçma minik kuş
Mavi zambak koru asil rengini
Elbet birgün bulacaksın dengini
..
Terk eyledi bende yarattığın kuş,
Hani şu seni görünce yerinde duramayan.
Göğüs kafesime kadar çarpan,
Uçmak ve sana gelmek isteyen kuş.
Bende öyle yapacak sandım;
Sana gelecek, beni sana anlatacak,
İçeride sana ait olan cenneti gösterecekti.
..
Ben bir kuş olayım; meselâ arıkuşu gibi
Kanat çırpayım yürek titreği,
-can havli, pırpır
Kimse bilmesin içimdeki seviyi
Zâlim ellerde son bulayım..
Sen bir kuş düşün; kartal benzeri,
..
her sabah bakarım
karşıdaki evin
güneş vuran çatısına
baktıkca gözlerim dolar
kuş olmalıydım kuş..
..
“Düşün be kardeşim hayatı dercet” İlhami Aslantaş’ın verdiği bu ayak şiirin yazılmasına vesile olmuştur.
Zamanın kumpası tarihi biçer
Darağacın yolu özünden geçer
İdamlık gömleği kumaş mı seçer
…………..İrfanını fecret geç kalma güne
..
İnsan dediğin kuş misali
Kah burda,kah orda
Kuş gibi de vurulur sonunda
Kah, bir güzele rastladığında
Kah, idealleri uğrunda
Kah, üç fidan olur darağacında
Hey gidi hey…
..
çiçekler soluk gözlerinde
güneşe küs
bana küs
ne oldu sana sevgli...i.koçak
..
çiçekler soluk gözlerinde
güneşe küs
bana küs
ne oldu sana sevgli...i.koçak
..
HANGİSİ DEĞERLİ?
Değerl’olan kuş mudur, yoksa kuş kafesi mi?
Cemaat mi, câmi mi; at mı, süvarisi mi…? ? ? ! ! !
09/10/’16
Hanifi KARA
..
Aynaların suçu yok, gördüğünü anlatır
İster darıl ister küs, cismin neyse yansıtır
Riyâ nedir bilmezler, biraz mahzûn baktırır
İster darıl ister küs, cismin neyse yansıtır
17 Temmuz 2015 - Kaletepe
..
Küs idim seninle,
Şimdi küs değilim.
Günah diye barıştım,
Ama dost değilim.
Ankara/2013
..
Pencereme vuran güvercinler döküldüler. Ben onlara bir şey yapmadım. Her şey kendiliğinden oldu. Sadece ben evim sıcacık olsun istemiştim. Karda kışta evim soğuk almasın diye cam taktırmıştım. Nereden bilecektim güvercinlerin pencereme çarpacağını. Nereden bilecektim benim rahatlığımın bir başkasının huzurunu bozacağını. Evim benim yuvamdı sadece. Sığındığım bir dört duvardı. Oysa masmavi gökyüzü ve yemyeşil dallar onlarındı. Cami önleri ve şehir meydanları hep onlarındı. Neden beni sımsıcak evimde buldular. Neden pencerelerimden kan içinde döküldüler. Bir manzara istemiştim sadece doğanın güzelliklerini camlarıma vuran. Neden benim mutluluğum bir başkasının mutsuzluluğu oldu. Oysa hep insanlara kızardım kendi rahatlıkları adına başkalarının rahatlığını kaçırdıklarından için. Güvercinleri kaçıramadım pencerelerimden. Ekmek kırıntılarıyla doldurdum ben gözyaşlarımı. Öyle bir dünyada yaşamaktayız ki birisinin eti bir başkasının sofrasında. Bir başkasının gözleri bir başkasının bakışlarında. Herkesin bir başkasından ne koparabilirim çabasında olduğu bu zalim dünyada evime kapanmıştım. Camlarımı tüm insanlara kapatmıştım. Şimdi bu güvercinler de nereden çıktı. Neden benim gökkuşağı rengindeki dünyamı bir yağmur kaçağı gibi griye boyadılar. Dünyanın tüm kuşları evimin üzerinden geçerken, ben yerden göğe kadar haklıyken, neden tüm güvercinler penceremden döküldüler. İnsanlar hep dört bacakları üzerine düşerken, ben yine yüzümün üstüne düştüm. Yine her şeyi elime yüzüme bulaştırdım. Pencereme vuran güvercinler döküldüler. Ben onlara bir şey yapmadım. Her şey kendiliğinden oldu. Sadece ben evim sıcacık olsun istemiştim. Kuş tüyü yastıklarda yatmak istememiştim oysa. Nereden çıktı bu kuşlar. Neden beni kanatlarıyla acılara attılar. Kanadı kırık bir kuş görsem sanardım ki bütün gökyüzü başıma yıkılacak. Bütün kuşları alıp uçurmaya çalışırdım. Şimdi güvercinler uçarak tüm gökyüzünü başıma yıktılar. Kollarımı kanatlarımı kırarak beni kediler dünyasında, bir güvercin tedirginliğinde yaşamaya mahkum bıraktılar. Nereden çıktı bu güvercinler. Onların üzerine arabamı sürmemiştim ki. Onları ben gözlerinden vurmamıştım ki. Niçin beni böyle ağlattılar. Neden beni hayatın en güzel yerinden, pencerelerden vurdular. Hayatımı neden bir zindana döndürdüler. Ben insanları hiç rahatsız etmek istemezken, neden insanlar beni karanlığa boğdular. Neden insanlar güvercin edasıyla pencerelerimi kurşunladılar.
..
Saatler geçer ben geçerim
Zaman bitmez ben biterim
Kader çizgisine yazılan gerçeklerin
Hiç yabancısı değilim
...türkmenkızı...2016
..
Bu gün parkta ağaçların altında duran tahta bir sıranın üstünde,otururken
hafiften esen rüzgarla dalından iki sarı yaprak düşmüştü yanıma elime aldım
garip bir şekilde bizi düşündüm hüzünlenerek ve hayal ettim o an..
işte tam şimdi seninle beraber birlikte burada olmalıydık...Sen benden önce gelmişsin parktaki tahta sıraya oturmuşsun ve ben sessizce gelip arkandan yavaşça dolaşıp ellerimle gözlerini kapamalıydım...ellerim gözlerini kaparken kim olduğumu sormalıydım...ve yanına otururken kapalı kapılarımızdan fırlayıp gelen tüm duygularımızla gülüşlerimizle konuşarak şakalaşmalıydık sen gazeteni okumalıydın bende çayımı yudumlamalıydım sonra okuduklarından konuşmalıydık ondan bundan...ve akşam güneşinin denizin üzerindeki ışıldayan yakomuzlarını kıyıya vuran nazlı dalgalarını seyretmeliydik seninle..uzaktan gecen gemilere bakıp gideceğimiz yerleri birlikte düşlemeliydik ve şimdi sen olmalıydın yanımda bu iki yaprak gibi.. düşerken bile bu yapraklar gibi birlikte olmalıydık bu yerde..sonra akşamın serin ılık rüzgarları esmeliydi uzaktan saçlarımıza tenimize...ilk karşılaşmamız gelmeliydi aklımıza bir akşam üstü gözlerimizin ilk sevişmesi telaşı içinde terlemesi düşmeliydi yüzümüze...Aşk bulutlarının hızlı dansında sevda yağmurularında ıslanarak sevgi damlaları ile toprağa ekinler ekerek yeni filizler vermeliydik rüzgarlarla buluşup dağlar tepeler aşarak yaşamalıydık birlikte olmalıydık seninle...Bir kuş sesiyle başımı kaldırıp yanımdaki ağaça bakınca tüm hayallarim bir kuş gibi uçup gitti...El sallamadan ardından baktığım o vapur keşke seni bana bırakıp ayrılsaydı gönlümün iskelesinden. beni bir başına yanlız bırakıp gitmemeliydin....şimdi yalnız oturup dolaşacağım bu parkta yalnızlık umurumda olmamalıydı....
..
Öyle bir dertsin ki,başlara belâ,
Dünyada ilacın yok be Minik Kuş.
Islah olmuyorsun,eylesin Mevlâ,
Yıllarca döşekte çek be Minik Kuş.
Baykuş oldun gariplerin virana,
Ödülüm var Minik Kuş'u vurana.
..
Merhaba bayan! Ritimli yollardan geldim, ellerimde nakaratlarını taşıyarak bütün aşk dolu şarkıların. Parmak uçlarınızda ölmeye geldim bayan. Yerin altından gelen bir rüzgar vardı yanı başımda dün gece uyurken oysa ama bu gece ölmek istedim bayan, parmak uçlarınızda. Özellikle işaret parmağınızın ucunda, sesini duyuramayan bir kuş gibi, dalına nokta konan bir kuş gibi ölmek istedim. Size sadece kendim geldim, bir kaç nakaratı da beraberimde getirdim. Hayallerim kırıldı yolda, nefesim kesildi. Ruhuma bir kurşun sıktılar, hislerimi işte o delikten düşürdüm. Ben kimseyi sevmiyorum artık. Yalan söyleme. Peki, bayan. Bu nakaratlara fazla tuz katmayalım, hepsi büyük yaralara sahip. Eşlik edelim ölmeden önce, saygı duruşunda ağlayalım, nefesimizi tutalım, sesimizi keselim. Sadece yaşlarımız aksın; ben parmak ucunuzda.. Bana bir kağıt verir misiniz? Teşekkürler bayan. Hayır, kalem vermeyin. Ben mektuplara ağlamayı seviyorum, gözyaşlarımın yanımda kurumasını istemiyorum. Başka bir şehirde buharlaşsınlar, benden uzakta. Peki. Öyleyse, geceyi beklemeyelim bayan. Beni şehir dışı bir yol kenarında öldürün.
..