Kuklacı ve Kukla meselesini de yeryüzünde o Türk insanlık Devrimi ile çözdü.
Bu şekilde ilk kez bir anlatım yakaladı.
Kuklalar kim? Kuklacı kim? Önce sorunu net ortaya koyalım.
Kuklalar iplerinin oynatıldığı kadar hareket edebilirler.
Kukla yaratanlar ve kukla oynatanlar farkını anlatacağım.
Bizden ve çok tanıdık bir konu hiç yabancı değiliz.
Yeni kukla çeşitleri çıktı, haberi olmayanlar, anlamayanlar olabilir.
Çünkü itina ile renk vermeden çalışıyorlar.
Sık sık milli irade panayırı düzenler, hak, hukuk, adalet, demokrasi ve sizin işinize yarayacak kendi işlerine asla gelmeyen slogan ve vaadler ile işi götürürler.
Bol bol sorumluluk gerektirmeyen SÖZ verirler.
Bizde para, sizde kukla çok diyorlardı.
Hukukun adaleti genelin yararına hesaplaşarak sağlamak olduğunu gizliyorlardı.
Çünkü onların hukukunun ayrıcalıklı olanların hukuku olduğunu mağdur edilenler asla anlayamazlar.
Gelelim yeni kukla çeşitlerine;
✓ Rol çalan kukla,
✓ Rol kaptıran kukla,
✓ Ödül kukla,
✓ Kulağına fısıldanan neyse onu oynayan kukla,
✓ Stepne olarak kullanılan kukla,
✓ Naz yapan kukla...
Say say bitmiyor.
✓ Birde yalvaran, yalvarmak zorunda kalan, yalı fazla geldiği için kuduran kuklacı çıktı. Yeni yeni peydah olmaya başladı. Mahşer tufanı ve canlı ölüler yaşattığını yaşamadan kimse ölmeyecek süreci sonucu birden bire telaşa kapılan kuklacı türü gizlilik kaldırdı üzerinden. Bugüne kadar onun adına onu gizleyen kukla roller çok iyi oynuyordu. Asıl sorun kukla tiyatrosunun Anadolu da çok seviliyor olmasıydı.
Yaşam tiyatrosu yazarı bütün bunlara son verdi.
Herşey açık net aleni kuklacı kim, kuklalar kim ve seyirci kim tümünü aynı sahneden oynatmaya başlayınca kimse kukla ve kuklacı tiyatrosu seyretmez oldu.
Yaşamda alışmış kudurmuştan beter derlerdi.
O Türk sahneye çıktı alışkanlık değiştirdi.
Çalmak ve çaldırmak yok dedi.
Filmde orada koptu.
Bu arsız hırsız bütün dünyada tek dünya devleti adında bir de kapital düzen alt yapı kurdu, içinizden bir sürü uşak satın alıp hayal kurdu.
Onlarda buna inandı.
Şimdilik bu kadarını gördük, bakalım bu potansiyel ileride ne tür kuklalar daha üretecek dedi seyre durdu.
Yaşam tiyatrosu için Anadolu'da malzeme boldu.
Birde kukla destekçileri var.Dün başka bir medyada başka bir kukla umut diye alkış tutuyorlardı, bugün başka bir kuklayı başka bir meydanda yine umut diye alkışa boğuyorlar.
Sömürge edilmiş toplumlarda bu manzara hiç değişmiyordu.
Adına da demokrasi tecelli etti diyorlardı. Nasıl bir demokrasi ise. Her hırsızlık sonrası bu sözü hakkı çalınana koro şeklinde balkon korosu ile ast solist sahneye kazanmış olmanın gururu ile çıkınca söylüyorlardı.
Beraber yürüdük biz yollarda ( Yürüttük siz görmediniz hatta destek oldunuz demeye getirerek) Anadolu türküleri bile kire, hileye, kötüye, kötülüğe hizmet ediyordu.
Kendini muhtaç bırakacak, bir yerlere müşteri yaparak soyduracak kuklaları çok seviyordu bunlar.
Adeta kukla yaratıcısı gibilerdi.
Yeryüzünde nelere güçleri yetmedi ki!
Bir tek o soy Türk hariç bu topraklarda herkesin hakkından üç kuruşa insan satın alıp geldiler.
Uzak ve uşak görüntü medya bunun en güzel örneğidir. İlk fişi çekilecek. Çünkü bu zalim uşak ve uzak görüntü sadece reklam ile parayı veren kuklacinin işine geleni gösteriyor yalnız söylemi ile eylemi arasında bir fark gibi kalıyordu. Bunu bir tek o Türk gördü.
Bakmak, bakış açısı o Türk, bakış acısı üreten ulusu kurtarmak gerekir diyordu.
Aynı zamanda kukla boğucu bunlar, birini öldürüp birini onun yerine yaratıyorlar. Osmanlı sünni bela padişah yönetimi böyle bir zulümdür. Halifelik ile gelmiş Anadolu insanına musallat din kılığında, ekmek veriyoruz kılığında şarlatanları aracılığıyla kuklacı olmuştu.
Boğulacak olanın kendileri olacağını idrak edemeyecek kadar idrak kanalları televizyon kanalları ve yazılı medya ile tıkanmış kitleler bunlar.
Bir kukladan kurtulamadan diğerini hazır ediyorlar, kukla sıkıntısı çekilmesin biri arıza çıkartır ise yedeği olsun diye çok sıkı çalışıyorlar.
Stepne kukla çok neticede! Hala kendini stepne zannediyor. Tüm lastikler ortada kaldı. Tekerin üzerinden arabayı kaldırdı o Türk.
Kukla olmak için takla atanlar sıraya girmişler, partiler halinde kullanılma sıralarını bekliyorlardı. Çok partili siyasi bela sünni bir sinsilik içinde her mahallede bir soygun kurdu.
Kukla tedarik zinciri çok başarılı çalışıyordu.
Ülkeye demokrasi, huzur, hak, hukuk, adalet, para, yatırım başka türlü nasıl gelirdi?
Gideni kimsenin gözü görmiyordu. Türk ulusuna o Türk göz oldu.
Kuklası bol bir toplumun haliyle kuklacısı da güçlü oluyor.
Temiz para yatırıyor daha fazlasını almak için.
Haliyle hiçbir kuklacının sırtı yere gelmiyordu.
Mahşer tufanı bir yiğit gördü tüm zalimleri bir gecede yere serdi bunu ondan başka kim gördü?
Sırtı yerde canlı ölüler neye uğradığını şaşırmışlardı.
Hun tufanı sonrası (bunu da nuh diyerek Türk Anadolu da 1071 de geldi iftirası için gizliyorlardı) ilk kez bu tür bir manyetik tufan ile zulüm karşı karşıya kaldı.
Son yıllarda zulüm Anadolu da çok zulüm gördü. Hepsini kendi yaptı üretti, oynadı, yaşadı ve zulüm tiyatrosu bitti.
O Türk kendiniz oynayın zulmü görün dedi.
Uzak para ve güç uşaklığı işte böyle bitti.
Bir asır önce kuklacıların kuklaları ile birlikte sırtını yere getiren kahramana bugün düşmanlık yapılıyor.
Kuklalar genelin yararına hesaplaşma yerine helalleşmeye yatkın eğitilir, pazarlık günü ne yapmaları gerektiğini bilmeleri için.
Çünkü bir önceki kullanılan kuklanın yaptıklarını da toplumdan gizlemek gibi ayrı bir görevleri daha var.
Kendilerinden sonrasını da düşünürler!
Al gülüm, ver gülüm kuklaları bunlar.
Gül'ün ömrü az olur yalnız yeni gül yetiştirme konusunda çok ileri düzeyde tecrübeli bunlar.
Uzak erimli uşak yetiştiren kukla okulları bile var.
Bulur, eğitir zamanı gelince medya sunumu ile kahraman yapar ve hadi koçum göreyim seni diye sahaya sürülür kuklalar.
Boynuz sökücü Türk ne için var? Tek meslek tek Türk tek proje!
Onlarda ceketi çıkartır, kolları sıvar, göreve koyulurlar.Daha ne istiyorsunuz?
Sizin için kendini parçalayan biri var, ne duruyorsunuz kenetlenin etrafında.
Biz bugüne kadar böyle bir kahramanı nasıl bulup çıkartamadık içimizden diye ah vah ederek kenetlenir o kuklayı başlarına bela ederler.
Kukla yaratan kendileri olduğu halde yine de yaratana kuklacı memnuniyeti duasını eksik etmezler.
Kendilerini kuklasız bırakmıyor diye yaratan başımızdan sizi eksik etmesin diye duayı eksik etmezler.
Din ve dua ile aldatmak bitti. Zulmün ömrü bu kadar.
Her kukla aynı zamanda yaratanın yeryüzünde ki gölgesi değil mi? Yeryüzü ayet ve tanrıları. Güç perisi gibi ilgi görüyorlardı.
Toplumlar işte böyle hastalıklı yapılardır, toplumlar toplum mühendisliği ile hasta edilir.
Bu bir sağaltım değil, hasar tespit raporu öncesi durum görüntüsüdür.
Herkes sözle resim çekemez. Çekmek istemez. Gerisini düşünen ve sorgulayan insanlar tahmin edebilir.
Bunun sesi uzun yıllar sonra çıkacak eğer ömrümüz yeter ise onu da yazarız.
Bir yaşanmış fıkranın tam zamanı şimdi;
Adamın biri birisinin evini soymak için kapı kilidini kesmeye kalkar. Aynı sermaye gibi sessiz ve sinsi. Biri görür ne yapıyorsun der? Kendi gibi hırsız biri! O da hırsızlık yapıyorum der. Bu nasıl hırsızlık hiç sesi çıkmıyor. Bunun sesi sonradan çok yüksek bir şekilde çıkacak der.
1960 darbesi ile kol kola giren ülkücü -sermaye kol kola soygununu ilk o Türk dünyaya gelmeden bilir. Sırrı ile dünyaya gelir. İlk bu mafya kendi silahı ile kendi askeri ile ona gösterir. O da elli beş yıllık bir yüksek ses çıkarma hazırlığı yapar. Bugün çıkan o her mahallede kurulan soygunun yüksek sesidir.
Her soyguna da bir Türk yürek sahnesi ile tek başına son verir.
Son sözü bir gerçeklik tesbiti ile bitirelim.
Kukla yapanlar ile kukla oynatanlar aynı kişiler de olsa farklı kişilerde olsa bu durum kukla için değişmez sonuçta oynatılan hep odur.
Sümer atasözü der ki,
✓ Kasapların tartışmasında koyunların taraf tutması koyunların kaderini değiştirmez.
Bir köyde sürünün çobanı değişecekse koyunlar değil köylüler karar vermelidir.
Yoksa kukla oynatanın üstesinden gelemeyeceği sayıda kukla üretilir ki, o zaman başka oynatıcılar gelir ve kendi senaryolarını sergiler.
Kukla tiyatrosu seyredenler bilir. Kuklaları oynatanı kimse göremez.
Günümüzde kukla tiyatrosu siyasette ve dolayısıyla siyaseti oynatan sermayede oynanıyor.
Kuklalara bel bağlayan bir toplum o kuklaları oynatanları fark edebilir mi?
Kuklalar, kendilerine inananlara faydalı bir iş yapma sözü verebilir mi?
Kuklaların kendilerine ait bir iradeleri olmadığını bilmeyen bir toplum onları oynatan kuklacıları nereden bilsin?
Bilinci din eğitimi ile dondurulmuş bir toplum değişebilir mi?
Töre yöreye neden elli beş yıllık bir hazırlık ile neden geldi.
Kuklanın kimin adına kukla olduğunu bilmeyen bir topluma peşinden gittiği ve kendini temsil yetkisi verdiği iradenin bir kuklacı tarafından aleyhine kullanıldığı nasıl anlatılabilir ki?
Her oy pusulası kuklacıları değil, kuklalara kananı vurur.
Kısaca;
Holding demokrasilerinde her oy sahibini vurur.
Umarım kuklacının kim olduğunu anlatabildim.
Kuklaların kim olduğunu koşulsuz verdiğiniz destek dolayısıyla biliyorsunuz zaten.
Yaşam Tiyatrosu Yazarı
Kurmay Yurttaş
] 🌔Önder KARAÇAY 🌔 [
Önder KaraçayKayıt Tarihi : 2.5.2025 12:41:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
🇹🇷♾️19TÜRK19♾️🇹🇷
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!