Korunaksız Alfabe
Korunaksız alfabeydi eksiği kamburumuzda vedaların
çağırmaya dil yetmemiş uzaklardan
saçılmış sır
uzandı dağınıklığımızın yatağına
yürek kırdırıp vardığım her şaşkınlığa elimden düştüm ben de
gam serdim damlara kurutmaya yatılı varamadım ötesine
dillerin emin yanılgısıydı
anmaya kan yetmeyen masal
Karaydı elbet seyrimize incinen gidişler
sarıydı bahar sargılı yüzümden düşen keşişler
uzakta işlerdi gidenlere
demire pas tutturan elimden kesilen hevesler
yaşlı hamaktan üşengeç sırtıma döküldü bugünler
Ağaçlar bile yeşildi
ancak sarıya kuşanacak kadar ısrarlı
düşünülmeden geçilmiş bir soluk inat
kuyulardan inme yer altı kaçkını susuşlardı
dilin kendine sargısı
Zaman
boşa atılmış bir denizin kürek yangını
iç çekip yankıdan
sesin aksine kanan
iç kanamalı bir aldanıştı
Kim taşındı en son
gözünü çevirip seyrine dostlukların
adımı yalnızca üşürken tanıdılar
adım
seyrime cüzzam
adım adım kahrımdı çalıntı bir valse taşınan yalan
uyurken kanatan ey masal
sen de çal
çünkü
yüksek tavanlı yankılı bir yalnızlıktı kalan
Oysa kareleri beyaz masa örtülerinden sevmiştik
dirseklerimizi
yutkunan anılar getirmiş çocukluğumuzdan
geçirimsiz mutluluk koymuştuk yollara
kaybettik izimizi
kara kedi geçitlerden geçtik
pembe panterlerin çalarak mavileştiği aşk diyarına trenmişiz
inmedik
in
ak vapurlara
ölümü güldüren Üsküdar
bir bak
denizi mavi bırakmadık mı martılara
Zamana aşklanıyorum
aşk kışlanıyor
yağmur güvertesiz denizleri ıslatıyor
hangi ahım kalsın sana
hangi ahım
dillerimiz silinmiş
ıslak örtülerden sıyrık dirseğimiz
yokuz biz
vardık
kursağımızda sarhoş kalan limana
Sen de bilirsin kaygilı çocuklar taşıdın yollarında
inandın
yakasız ve vapursuz kaldığımızda
sen hep orada kaldın
Ocaktı
kardı
bembeyazdın
evlerimiz vardı ellerimizde
sokaklarımız gamzelerinde
o sokağın ezberinde kırıldı anahtar
üşümeye yıkandık
çürümeye halılar anılar başladı
şimdi çalsak kapısını sel basar
zaman boy vermez yürekten incinen anılara
yüzemeyiz biz de kıyıdan bir ölüm daha
İzlerim yine de
hayrına yorduğum rüyanın evvelini
kim geçmiş ardı Kafdağı'ndan
ses imsiz Anka'yken her gidişe anlam
yola buyruk kuşlardan kanadığımız sessiz
susukuya sunulan pandomim
masal olsan söz kanar
kanatıp kalsan el dilinden yaralar
Düşlere inanan çocuklar
hikaye olmazlar
Tanıdık bildik aşkı
üşüdük yine de
üzden yüzler takındık gözlerimize
sözden düşük heceler
yoksa yoktu bilirdik
üzünç maskelerinden tırmandığımız sevinçler
Sevilay
mevsimin adı düşer mi giderken
güneş ya da ay ne fark eder
herkes birden gider
bir herkesten
herkes birden kalır eksilmelere
ne fark eder
El çeker sürgüsünü artık yolcu kapılarından
iner sesine kendine kanar
dört büyücü dolanır terk edilmiş tenhalarda
gün gelir anlarsınız dostlar tacına da eksik gelir bu dargın diyar
Kayıt Tarihi : 23.8.2006 23:50:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!