Kireç Kokulu Sokaklar

Rüstem Badıllı 3
301

ŞİİR


8

TAKİPÇİ

Kireç Kokulu Sokaklar


Çürük bir sabah daha kalkıyor göz kapaklarımdan,
Kuşlar değil de mahalleli dedikodular ötüyor dallarda.
Çay demli değil, kinli.
Ekmek bayat, niyet bayat, umut bayat.
Gazete kağıdına sarılı düşlerim,
Manşet: “Adam olmak zor zanaat bu şehirde.”

Evler birbirine küsmüş gibi:
Kimi sağır, kimi dilsiz, kimi sadece gri.
Balkonlardan sarkıyor yorgunluklar,
Her pencere, başka bir yalnızlık vitrini.
Ve kadınlar,
Pencerelerde birer kurutulmuş nane yaprağı gibi asılı.
Sadece kokuları kalmış yaşanmışlıkların.

Sokak lambaları geceyi değil,
Kendi yalnızlıklarını aydınlatıyor artık.
Her kaldırım taşı, bir suskunluk anıtı,
Ve her çöp bidonu,
Hayatın yere düşürülmüş cümleleriyle dolu.
Köpekler bile havlamıyor,
Onlar da öğrenmiş susmanın makbul olduğunu.

Kıraathaneler cehaletin tapınaklarına dönmüş,
Kahvehane değil, kabahat-hane olmuş çoğu.
Siyaset konuşan adamların cümleleri
Çay bardaklarında boğuluyor her akşam.
Ve sönmüş lamba altında unutulmuş
Bir hayalin alayla delinmiş gövdesi
Masalarda soğuyor yavaşça.

Bir öğretmen var, sakalını kamuflaj yapmış,
Tahtaya değil de duvara yazar bilgiyi.
Çünkü tahta gözünü kapatmış çoktan,
Ve öğrenciler?
Onlar defterlerine gelecek değil,
Yokluk çiziyorlar.

Cami avlularında ölü taklidi yapan çocuklar,
Sevabın oyuncağını kaybetmiş.
Ve imamın vaazı değil de,
Caminin duvarındaki çatlak
Daha çok şey söylüyor göğe dair.

Ağaçlar kesilmiş,
Bir tek kavak kalmış mahallenin ortasında.
Boynunu uzatmış göğe,
Sanki kaçmak ister gibi bu yerçekiminden.
Ama dalı kırık,
Tıpkı düşü gibi taşralının.

Ah taşra!
Sen bir sabah ezanına sığınmış
Yorgun bir utançsın aslında.
Bir türkü gibi duyulursun uzaktan:
İnce, üzgün ve biraz da utangaç.
Ama yakına gelince,
Ağzından taşan her hece
Bir başka rezilliği örter.

Çocuk parkında salıncaklar ipini koparmış,
Kaydıraktan düşen sadece çocuklar değil,
Hayal gücü de sürtünüp soyulmuş orada.
Ve anneler,
Ellerindeki bezle hem yüzlerini hem geçmişlerini siliyor.

Kütüphane değil, kahveye sponsor olmuş devlet.
Kitaplar yalnızlıktan intihar etmiş raflarda,
Ve en son gelen roman
Kapağını yüz üstü bırakmış utancından.
Kimse okumuyor çünkü,
Söz uçar, yazı yok olur bu coğrafyada.

Bakkal hâlâ deftere yazar borçları
Ve çocuklar hâlâ şekersiz büyür.
Ama reklam panoları gıcır gıcır,
Zenginliğin photoshop’u yapılmış duvarlara.
Oysa bu duvarlar,
Gece olunca üstümüze yıkılır gibi bakar.

Bir sokak köşesinde dilenen yaşlı,
El açmıyor artık,
Yalnızca gözleriyle dua ediyor:
“Bir gün de başbakan dilense,
Bir gün de vali yoksunluk okusun kürsüde.”

Ve ben?
Köşe bucak toplanmış cümleleriyle
Bir şiir yazmaya çalışıyorum bu karanlıktan.
Kalemim kırık değil ama yorgun,
Defterim dolu değil ama dolmak istemiyor artık.
Çünkü her mısra
Bir başka çığlık oluyor taşranın içinden.

Yine de yazıyorum:
Çünkü kelimeler susarsa,
Bu çürümüşlüğün sesi olur sessizlik.

Rüstem Badıllı 3
Kayıt Tarihi : 23.5.2025 02:41:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!