zihnimin
sarkıtları oluk oluk kanıyor
yeşil ve sarı ıradığım yılların rengi
geride kaldı mutluluğun ahengi karanfil
biliyorum biliyorum dört duvar iki pencere
aralığında hayat
kendimi arıyorum
kayıp kıtaların kanlı ayak izlerinde
oyuk içinde oyuk oyun içinde oyun
haydi bul beni karanfil
bir şeyler yarım
hep bir şeyler noksan
ölgün mavisinde gökyüzünün derin yanık izleri
zihnimin kuşları göçük altında karanlıklar geçit vermiyor
gün doğumlarına
çürümüş zamanların artık yemeğini yiyor insanlık
gecenin kafatasını körüklüyor korku bulanık gözlere
bir doğuş eksik bir ölüm fazla hırçın toprakların
anatomisine
kendimi saldığım bir denizin ortasında uyuyor zaman
yüzümün çizgilerinde konaklayan yılların öfkesine düştüm
kısır günlerin doğurgansızlığında yılan ve çıyanların ortasında
keder dünyasında kırk boğum ayaklarım
ekmeğin suyun tuzun hürmetine
haydi çöz beni karanfil
tutkusu alınmış
gecenin uyanıklığında lirik bir sessizliğin ürpertisi dilim
bir adam bir kadın aşk nöbetinde ağrılı sızılı fısıltılar nehrinde
oysa düş sinyallerine kapalı zamanın kapıları
sevda eskisi kadar ılıman değil
ısıtmıyor artık taş yürekleri
haydi bulut toplayalım
yağmur getirelim çorak gönüllere karanfil
derinliğini kaybetmiş sığ gönüllerin uğrak yeri olmuş dünya
bir umut bir düş bir heves fazla terazisi bozuk dünya’ya
gözyaşı damıttığımız barajları serbest bıraksak
gürül gürül aksa iyilik güzellik içi pas tutmuş
ruhları temizler mi karanfil
sırça sarayların
sağır sultanları ölümü taze tutarken
kin ve nefretin şekil bulmuş halini gördün mü karanfil
dikenlerin mızrakların iğneli beşiklerin içinden geçerken
nasıl ruhlarımıza sahip çıkalım nasıl yol alalım
nasıl gülelim nasıl tutunalım aşka
boş ver vuslatı boş ver aşkı
bırak ipin ucunu bırak
sal gitsin
karanfil
10032024
08:21
Ayşe Uçar
Kayıt Tarihi : 10.3.2024 18:15:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!