I-KARANFİL VE GÜLCE
Kalbimdeki Karanfile bir kuş konmuştu.
Kalbi sarardı ve senin aşkınla karardı.
Bekledim, uzak ülkeden bir ufak muştu.
Ulağın biri geldi, ağlayarak mektup verdi.
Zalim bir cellat onu, Karanfili sormuştu.
Bozguncular hakim, bülbüller baykuş oldu.
Ölüm fermanımın yazıldığı siyah günce,
Ve senden kalan nazik beyaz menekşe.
Habersizdin seni özlemişti aşık gülce.
Can suyuna ihtiyacı vardı senden gelen,
Onu terk etmeden, öldürmeden önce.
Nizam bozuldu, masumlar soykırıma uğradı.
Cenazesine bile gelmedin aşık gülcenin.
Onu görmezden geldin, ölüme terk ettin.
Varlığını bile hatırlayamıyorsun belkide.
İçinde bulunduğun rehavetin derdine.
Uçurtmalar derman bulur benim derdime.
II-İSTANBUL MELTEMİ
Peşimde eşkiya, ölüyordum kaçmak istedim.
Muhalifliğime muhalif kalbimle aramı bozdum.
Aslen ölmesine rağmen, ölüme gidercesine;
Şeydâ ve giryandı bilsen aşıktı seni sevmeye.
Senin adını veren iki gözü dönmüş yağmacı,
Semalarında özgürce uçan kuşları sordular.
Ağladım, başka memalike göçteler dedim.
Avladılar, gözlerimin önünde kafese koydular.
Sonra ismi gözlerin olan, istila orduları belirdi.
İsyan; kasvet, talan, hepsi birden gelirdi.
Karanfil, ruhum yağmalanırken zevkle izlerdi.
Müttefik kuvvetler ise harbi kaybetmişlerdi.
Moda'nın sokaklarıyla inzivaya çekildim bazen.
Benliğimin damarlarını bombalayan teyyareler,
Sevmeye dair tüm hislerime soykırım ederken.
Kısık çığlıklarımla yankılandı mücella akşamlar.
Galata'nın caddeleriyle dertleştim bazen.
Başımın üstünde dönen feza seyyareler,
Sürgün ruhuma ok yağmuru gibi saplanırken,
Bu şehrin ayazlarında buldum şefkatin rengini.
Tüm kirli sırlar birer birer ayyuka çıkarken,
Ördüm isyanla sükûn arasına istihkâm duvarı.
Boğazın rûveyda manzarasında kaybolurken,
Saçlarımı okşayan yaldızlı Ortaköy akşamları.
Her geçen gün başka bir kefende uyandığımda,
Celladıma ödeyeceğim gevherîni hesapladım.
Ceplerimi delen şeker paketlerini sayıklarken,
Ruhuma bakan göle yine senin ismini yazdım.
Nam-ı diğer adsız biri gibiydim esaretinde,
Kafesten kurtulan kebûter gibi uçma hayaliyle,
Uçup gelseydim sana gökkuşağından yellerle,
Zemheri sinenle alıp götürseydin beni sellere.
Geldin kar fırtınasından sonra bir güneş gibi,
Çalıp meleklerin kanatlarını, uçsaydım sana.
Miskin dizleriyle huzuruna gelen aciz azizler,
Hangi seyyah benim gibi yakınır ki tahtına?
Senle anlam kazanır güneş, yıldız ve ay.
Sensizlikte zindandır o en güzel bahar.
Sensiz en güzel resimde can neyi arar?
Seni görmek ölümden başka neye yarar?
III-RESİMDEKİ GÖZYAŞLARI
Zalimdi saçların, kapatırdı nurdan yüzünü.
Azat gönüllerde, şeydâ havaslar ve gûr.
Sonra içimde bercesteyle ziyade olmuş nâr.
Var sanki içimde kumdan kaleler ve râm.
Muhteriz kalbi aklaşmış sevdalara inat,
Suladım Karanfil toprağını muttarid pûşîde-ser.
Her hikayede; çağın teveccühüne rağmen,
Yalanların tevellütünde muhtazır nevha-ger.
Meftun gönlüme yakarır, düş kurardım ruhumla.
Mahzun gözümle diz çöküp yalvarırdım ruhuna,
Sefil tablolar esaretine layık mıyım ruhunda?
Ressam çığlıkları tutsaktır tehcir-i ruhunsa.
IV-ŞARKIN ÂFAKI
Artık hissedemiyorum içimin Karanfil kokusunu,
Ruhumu dinlendiren şafağın o memnu kuşunu.
Dilrûba kentim sensizlik tufanıyla helak oldu.
Istırap vadime mektuplar da getirmez kokunu.
Sensizlik depremiyle gaflet kâinatımda;
Ay dünyaya küstü, etrafına dönmez oldu.
Renkler grev yaptı, siyaha beyaz kaldı.
Günler geceye küstü, aydınlığa çıkmaz oldu.
Bulut ağaca küstü, bülbüle kuraklık kaldı.
Karanfil toprağa küstü, bir daha açmaz oldu
Gül toprağa küstü, refaha isyan kaldı.
Ekâbir dünyaya küstü, eline kalem almaz oldu.
Teşbihi yıllardır savaş yorgunu bir devlet gibi,
Aklım ve kalbim arasında geçen bir harp,
Son müdafaa direnişinde yere düşen bir kalp.
Şarktan gelen alevler içinde yanıyor garp...
Yanıyor garp...
Kayıt Tarihi : 20.10.2023 21:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!