Köyün ilerisinde,
bir çalgıcı durur
donmuş parmaklarıyla,
çalar
elinden geldiğince.
Buz üstünde yalın ayak
Yanaklarımdan aşağı,
soğuk damlalar süzülüyor.
Nasıl da farkedemedim,
aslında ağladığımı?
Ah gözyaşları!
Hemen patikadaki
kuyunun yanında,
bir ihlamur ağacı
dikilir;
gölgesinde düşlere
daldığım,
Geldim bir yabancı olarak,
ve yine gidiyorum bir
yabancı olarak.
Mayıs güldü yüzüme,
bir çok lütfu ile.
Sevgilim aşktan bahsetti,
Köpekler havlıyor,zincirler şakırdıyor;
İnsanlar yataklarında uyuyor,
Sahip olmadıklarını düşlüyor,
İyi ve Kötü ile tazeleniyorlar.
Yok oluyor sabahla birlikta hepsi.
Şehri terk ettiğimden beri,
Bir kuzgun
yoldaşlık eder bana,
çemberler çizer üzerimde
durmaksızın,
bugün ve her daim.
Sen,
neşeyle esip gürleyen,
berrak,
vahşi nehir.
Ne kadarda
mahzunlaştın birden,
Gittiğim yol,
bir mezarlığa çıkardı beni;
''İşte, burda duracağım.''
böyle dedim kendime.
Siz yeşil yaslı çelenkler,
Bitkin gezginlere sığınak olan
Kar,
parlak bir aklık
yaydı bütün saçlarıma;
Ve bir anlığına da olsa
düşledim
yaşlı bir adam olduğumu,
Eğer ki kar üşüşürse suratıma,
tekrar silkeleyeceğim onları.
Kalbim dile geldiğinde göğsümün içinde,
daha fazla ve daha şen şakıyacağım.
Duymayacağım ne söylerse söylesin,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!