İsa Golgota'ya çıkarken tökezlemeden önce
Önü sıra sendeleyip ayağı burkulan bendim
Yar idim dulda saydı beni açmak isteyen gonca
Dert oldum Hira'ya beni teskine geldi Efendim
İlk ben üşüdüm sonradır Tur-i Sina'daki sağnak
Elbet bir hinlik vardır seni sevişimde
ey kanıma çakıllar karıştıran isyan
saçlarıma bin küsür yalnızlığı takıp girdiğim şehre
insan varlığımızdan tuhaf tohumlar bıraksam
günü geçmiş bir gazete, toprak bir çanak
Yüzüme bak
ve yüzümü hırpala
yüzümü değiştir, dağlı bir anlatım bırak
sen
her hafta oğlunu leğende yıkayan hayat
yaban, diri memelerinden ısırmak
1.
Gecenin üçüdür en uygun zaman, bahse girerim
düşünün: sabah çok yakın
oysa ışıltı yok ortalıkta
nerdeyse gece bitmiş ama sürmekte karanlık
henüz uyanmış bazıları
Bu vapuru kaçırırsam beni belki de cinnet basar
belki kanser olurum bu yıl sınıfta kalırsam
nöbette uyursam eğer kitaplarımı yakarlar
etimde şirpençe çıkar bu kızı alamazsam
bu işi bitiremezsem şehirden beni kovarlar
izin kağıdım yanar konuşacak olursam
"Kim yeni terleyen bıyığına, sakalına sevdalanmışsa
Ölünceye kadar bu daireden dışarıya ayak atamaz"
-Hafız-
Yaz günleri beni hatırlamıyor.
Salgılı bir hayvanla bitişiyorum yaz yaklaşınca
Hayatsız kalmıştım. Birden Dürin
Chopin'in yedi mumaralı valsiyle
balkonda belirdi
cildi çürüyen İstanbul'un üstünden korkulu göz
sonbahar üstüne çöktü. Süsünden öldü şehir
hüznünden oldu. Bir de o gün Şevki bey
Tozludur saçlarım, saçlarımdan
devrilmiş sarayların dumanları savrulur
yüzüm yanıktır
yüreğime bir karanfil sokuludur
ve partizanca darbelerin dünyaya ilen şavkı
benim göğsüme göğsüme vurup durur.
Gecenin dürüstlüğünden herkes kuşkulanır
korkulur o kuş yüklü iniltilerden
ve mor ağzını gecenin kumuna batıran ben
çağdaş serüvenler adına
bütün fotoğraflarını yakan
yakan ve bekleyen.
Ağır ceza reisi duruşmaya girerken
safir bir göz yapışıyor kırmızı yakasına
kırmızı yakaları var yargıç cübbelerinin
Fransız ihtilalelinden kalma.
Burslu okuduğu yıllardan kalma ceza reisinin
garip bir tarafı var
1968’de yazdığı aynı adam şiirinde; “gözlerim nemli değil, gözlerim namlu.” diyen ismet özel, 1970’de yazdığı mazot şiirinde; “dikkat et hiçbir şey ıslatmasın namluları.” diyor. ağlatma beni demenin şaircesi.
' Kısa pantolon Paslı çakı Dizde kabuk kalmış yara, Kısa çakı Paslı pantolon Gözde yar ...
ben neden ismet özelin şiirlerini anlayamıyorum
Ben ismet ozerin Türkiye yi temin edecek bir şair kişiliğinin olduğunu düşünmüyorum. En azından küçük bir kesimi temsil ediyor. Ama hele hele İslam i bir düşünür vs şair olduğunu hiç düşünmüyorum. Bence halen arayışlarda. Belkide bazen ne dediğini bilmiyor. Laf kalabalıkları fena değil kulağa hoş g ...