On sekiz Ağustos iki bin yirmi,
Sabah güneşinde NİL oldum koştum.
Saat sekiz on da açtı gözünü,
Dört torun dört köşe NİL oldum çoştum.
Rakipsiz bir sevgi torun sevgisi,
Yürü yalan dünya yükünle yürü,
Çalanı soyanı asan olmuyor.
Üstünde yaşattın şerefsiz türü,
Uzamış kökünü kesen olmuyor.
Kötülerden yana döndür çarkını,
Boyu uzun aklı kısa birisi,
Toplumun içinde cavdar gibisin.
Milletin başına bela dirisi,
Düşmandan ileri kindar gibisin.
Eşkâl hilafete çıktı çıkalı,
Bu cennet vatana sahip çıkalım,
Kışıyla yazıyla dört mevsimi var.
Kıymetli hazine içten bakalım,
Taşıyla iziyle mert alimi var
Nehirler, ırmaklar ürün serumu,
Ne keyiflisin deli gönül,
Narda yanan değil misin?
Şereflisin şu dünyada,
Darda kalan değil misin?
Sakınıyor herkes sözden,
Nasıl taşırsın bu yükü hey mülküm
İçimi acıtan acı yoruldu
Mayalanmış dertler dopdolu yüküm
Ağlaya ağlaya bacı yoruldu
Nere baksam çoktur karalar isler
Ana baba evinden, alıp götürdüler,
Ağla kızım ağla, bugün son gündür.
Düğününde telli duvaklı gelin ettiler,
Ağla kızım ağla, bugün son gündür.
Şu yalan dünyada, mutlu olasın,
Nesini söylesem ki bu düzenin
Bu millet bunu da alkışlar emmi.
Çok gırtlak patlattı uyuttu bizi
Bu millet bunu da alkışlar emmi.
Tüm alanlarda üretimi yok et
Yetmişbire merdiveni dayadım
Basamak basamak inişe geçtim
Şu dünyayı nakış nakış boyadım
Yaşantımı artık sunuşa geçtim
Ayrılık mevsimidir bu aylar…
Yazlıkçılar dönmüşlerdir yazlığından…
Kırlangıçlar, Uzunbacaklılar Nil deltasına gitti…
Bu aylarda renkler çiçekten ayrılır…
Güneş kumdan…
Menekşe kırmızıdan…




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!