“Küçücük yüreğimle ben sana Adam boyu sevdalar büyüttüm Ama inandıramadım…
Günesin rengine benzemiyormuş gecenin rengi. Üşütüyormuş ayazı korkutuyormuş karanlığı, yıllardır tarifsiz bir hüzün var üstümde ya ben fazlayım bu şehirde ya sen eksiksin... Korkutuyor şimdilerde beni yalnızlık”
Sen korkmayı bilir misin?
Her adımımda kendimi çiğnerim ve her seni düşünüşüm ihanettir adamlığıma bilirim. Lakin yüklerim suçu aşka zora ki gülümserim bazen ilk ve tek riyakârlığımdır bu benim.
Adam olup, adamlığı yıkmayı bilir misin?
Sensizliğin sonrası sanırım şöyle olur
Nere dönsem neşe yok nere gitsem sessizlik
Güzelliği resmeden bütün her şey kaybolur
Düğümlenir göğsüme, çözülmez nefessizlik
Güneş doğmaz bir daha bu şehrin semasında
Ölüyor şair…
Bitiyor şiir…
Elinde kalem
Kalemin ucunda beyaz bir elem
Sayfaya düştüğünde o hüznün ismi
Şairin gözyaşında beliriyor kadının resmi
Aşkın ölümüne şahitti vakit
Güneş gökyüzünden indi üstadım
Bitimsiz hasretti bozulmaz akit
Geceler mahşere döndü üstadım
Can canan kalbinden olunca sürgün
Bir kalem sırtında dünyayı gezip
Olanı biteni bilen şairdir
Adalet uğruna ateşte yüzüp
O uğur yolunda ölen şairdir
Dünya tarihine vakıf olarak
Sensizlik içinde geçen zamanı
Ak düşen saçlara sor şahidimdir
Yürek ateşinin olmaz dumanı
Keremi kül eden kor şahidimdir
Dediler hayrolmaz yıkılmış serden
Güneşi herkes görür şüphesiz çok açıktır
Kimisi inkâr eder kimisi de şükreder
Kimi toprak, tarladır kimisi de balçıktır
Tarla olan sevinir olmayansa küfreder
Lakin sormaz birçoğu oluştaki nedeni
Güneş değse gülüm Saçın teline
Aşkın ateşiyle yanar kavrulur
Hüznünü yüklesen Selvi dalına
Bil ki taşıyamaz o an devrilir
Ayağın dokunsa akan nehire
Sen mademki ruhumsun gönlümün destanısın
O zaman anlatayım herkes seni tanısın
Sen dünüm de bu günüm yarınımda hâlâsın
Benim gönül gözümle bitimsiz ve âlâsın
Varlığın tarifsiz bir düştü
Yokluğunda
Yüzüm karanlığa sözüm karanlığa
Sızın gülüşüme düştü
Yüzümde acıyan bir gülüş var şimdi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!