Bir mendil gibi katladım içimi, her köşesinde bir isim kaldı
Ve o isimler ki paslanmış bir çekmecede saklı
Tıpkı çocukken toprağa gömdüğümüz oyuncaklar gibi
Unutulmuş ama hâlâ soluyor.
Darılmak lazım bazen
Bir yaprağın düşüşüne değil, dalların sessizliğine.
Sustuğum her an bir cam kırığı batar kalbime
Ve ben, kanayan parmaklarımla sayarım sessizliği.
Bağırmalıyım belki de, tıpkı denizin kayalıkları dövdüğü gibi
Çünkü içime attığım her kelime, bir kuşun kanadını kırmak
Ve ben artık gökyüzünü hapsetmek istemiyorum ceplerime.
Bazı kapıları kilitlemek gerek, belki de anahtar paslanmıştır çoktan
Ve o odada büyüyen gölgeler, senin ışığını kemirir.
Kapatmalıyız, çünkü bazen iyilik en çok
Kendini terk etmekte saklı.
Bir şehri yakmadan önce
Haritasını yırtmalıyız, yangınlar bile özgürlüğü sever.
Kendimi bir ağaç gibi budadım, dallarımı kıran rüzgâra inat
Köklerimle sardım dünyanın göbeğini.
Bilirim:
Taşlar bile usulca aşınırken, sabır bir bıçak kadar keskindir.
Yüzümdeki çizgiler, yürüdüğüm yolların hesabını tutar
Ve her adım, bir vicdan muhasebesidir.
Zaman dediğin bir nehir, alıp götürür yaraları
Ama dibinde biriken çakıl taşları, hep aynı soruyu sorar:
"Neden sustun?" diye.
Şimdi cevap veriyorum:
Susmadım, sadece kelimeleri bir şişe içinde sakladım
Sakladım ki kırıldığında denizler doğsun içimden.
Artık bağırıyorum, her çığlığım bir çiçek açıyor gökyüzünde
Ve kapattığım her kapı, yeni bir kanat çırpışı.
Biliyorum, dizelerimde kalan o yalnız çocuk
Şimdi büyüdü ve kırılan her sessizlik
Bir aynaya dönüşüyor, tüm gerçekleriyle yüzleşmek için.
Kayıt Tarihi : 27.4.2025 16:04:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!