Perdeleri çektim, güneşi kovdum,
Duvarlarımda biriken sessizliği dinliyorum.
Bu çocukça bir küsme değil
İçimdeki şehir, dışarıdakinden beter yıkıldı.
Kaldırım taşlarına sızan kan değil,
Yıllarca susturulmuş sözler
Telefonlar çaldı, kapılar tıklandı,
"Nasılsın?" diyen sesleri duymazdan geldim.
Çünkü cevap, bir kuyunun dibinde sıkışmıştı
"İyiyim," demek bile
İçimdeki yangını körüklerdi.
Bir fotoğraf albümü açtım, tozunu üfledim.
Gülümseyen yüzler, şimdi yabancı.
"Bu ben miyim?" diye sordum,
Cevap veren olmadı.
Zaman, aynaları da buğulattı.
Yemek masasına tek tabak koydum,
Çatalın sesi, odada çınladı.
"Gelsene," dedim boş sandalyeye,
Ama gölgem bile
Sırtını döndü bana.
Dışarıda yağmur yağıyor,
Camdan süzülen damlaları takip ediyorum.
"Çık," diyorlar, "temizlenirsin!"
Ama biliyorum:
Kirli olan yağmur değil,
Bulanık olan benim.
Artık ne kapıyı açacak anahtar,
Ne de gelecek bir misafir.
İçimdeki dünya, dışarısından ağır
Sırtım dönük, yürüyorum karanlıkta.
Ayak izlerim bile
Kendi toprağımı yutmaya başladı…
Kayıt Tarihi : 18.4.2025 18:33:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!