ince bir çizgiydi hayatımı belirleyen
anlamadım neydi beni anlatamıyan
çektiğim nefes mi yoksa yaşadığım
hayat mı ince tülden geçen bir ışıktı
beni ayakta tutan çok mu
gözün bugün tanıdı beni
bugün ruhumu gördün
içimin sana aktığını
ilk defa bugün ruhlarımız
bakışarak birleşti
hep bakarken gözlerimizi
içim akıyor kelimeler dökülüyor
mürekkep isyan ediyor bitmek için
kağıt taşımıyor yazılanları
ben ne yapayım nasıl taşıyayım
içimdekileri nasıl sırtlanayım
sırtım nasıl taşısın dökemiyorum içimi
hasret miydim sana
ettiğinin karı sana
şikayetim sana değil
kendime doymadan bıraktım
doyduğumu sanmışım
düşledim kendimi hayal aleminde neredeyim diye
düşledim kendimi uçtuğum yerleri
düşlerim kendimi düştüğüm yerleri
düşerken çektiğim hayalleri
o kadar sağırım ki kendime
lal olup öyle kıydım ki kendime
hislerimi öyle bir sakladım ki
için için ağlayıp haykıramadığım
öyle çok şey var ki
kendime ne kadar acımasızmışım
neler yazdım neler yaşattım
ne kadar içtim içirdim sabahlara kadar
bekledim
hayatımı ve her şeyimi verdim
adandım ve adanmışlığa inandım
sevdim hemde hep sevdim
güneş açarken tepenin arkasından
gözün dikilir ışıldı yan güne
yeni umut kaplar içini
ay çiçeği bükük olan boynunu
güneşe doğru kaldırır
güneş doğar da bir tepeden
bir okyanus değil hiç kimsenin içi
yada okyanusta yüzebilen bir balık
akan bir su gibi değil kimse
yolunu bulabilen nereye akacağını gören
gönül almaz her şeyi gönül tutmaz okyanusu
okyanus almaz her gönlü her gönüllüyü
bir mağaradan bakacam hep sana
dışı aydınlık çıkış kapım olarak görecem seni
ama hiç bir zaman çıkamayacam
görüntü olarak kalacaksın
bakacam ama hep aynı yerde duracağım
aydınlığı görüp sadece bakacağım



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!