Kendi doğumunda bulundun mu sen sevgili günlüğüm✍🏻?
Efendim?
Selamsız, sabahsız, merhabasız mı geldim; birden korktun mu sorumla, aa çok affedersin biriciğim…
Sen de ben yokken neler yaptın? Çok mu boş bulundun da sesimi yadırgadın?
Bilmiyorum biliyormusun
Ben yazmazsam
Sen okumazsan
Nereden bileceksin
Bugün...
Geçmiş olsuna geldi komşular
Tutunmak ister bir Kadın
Biri çeker eteğinden,
Diğeri basar eline;
Çığlık çığlığa…
Söyle bana dik başlı ayna,
Kaç köşen var?
İltica ediyorum
Siyah beyaz şiire
Elimde kurşun kalem
Önümde defter
Gözüm görmüyor saati
Veryansın ediyorum geceleri
Hayatta neler var neler
O var bu var şu var
Hayatta kimler var
Ana Baba Eş Evlat Kardeş Akraba
Hayatta herkes
Hayatta herşey var
Bal yemeliyim sevgili günlüğüm✍🏻bal…
Doğduğum şehre doğan, havasını soluyan arıların balı; olmalı masamda bu sabah…Ağaçlarına, çiçeklerine gözü gibi bakan toprağımın üzerine binbir emekle hazırlanan kovanları içinde, dikdörtgen peteklere polen taşıyan arıların balını istiyorum bilinçli bir şekilde…
Havasına, soğuğuna gözlerimi açtığım şehrin çiçekleri üzerinde gezinen minik arıların balını tatmak ama ondan önce. Uzunluk sınırını geçen tırnaklarımı kesmek istiyorum.
Farkında mısın sevgili günlüğüm✍🏻 bal yemeye hazırlıyorum kendimi!
Sabah ki gözlerimi yeni bir güne açışım… Çaydanlığa su ilave edişim ve Karadeniz çay otunu demliğe iki yemek kaşığı döküşüm ve bunlardan yarım saat önce tiroit ilacımı bir bardak suyla üç yudumda içişim… Tüm bu hazırlıkları takip eden elimi yüzümü yıkayışım bile farklıydı bu sabah..
İlk bölüme 1. bölüm demeyi unuttuk sevgili günlüğüm görüyor musun ✍🏻?
Hay Allah neyse artık.
Ve çok önemli bir şey söylemek istiyorum yazımıza kaldığımız yerden devam etmeden önce!
Yazılarımı okuyan, yorum yazan veya yazmayan, mesaj gönderen veya sessiz kalmayı tercih eden tüm okurlarıma gönülden teşekkürler ediyorum.
He birde ilk bölümün sonunda, kahve yapmaya gideceğimi belirtmiştim. Türk kahvesiydi yapmak istediğim fakat tabii sağolsun doktorlarımızla şaşırtmacalı bir kaç gün geçirince birde duygu karmaşası derken bir gğn önce kavanozunda bitmiş olan ve alışveriş listesinde sanırım beşinci sırada olan kahveyi almayı unutmuşum, bundan da az evvel haberim oldu tabii diğer ilk dört eksiği almayı unuttuğum gibi sevgili günlüğüm✍🏻
Neyse ki evde fitre kahve vardı böyle zamanlarda kahve ihtiyacıma cevap veriyor.
Ne iyi ettikte bugün evde kaldık değil mi
sevgili ve biricik günlüğüm✍🏻
İstanbul’un bugünkü havasıda yardımcı oldu evde kalmamıza…
Bugün günlerden sen ve zaman da sensin benim için… Seni çok özlediğimi hatta satırlara işlerken ruhum cümleleri, burnumun kemiği sızlıyor. Ne kadar anlamlısın benim için. Ne kadar kıymetli. Bende en az bu kadar anlamlı olmayı diliyorum senin gözünden bakınca kalemin sahibine…
Devam edelim mi hadi gel otur şöyle sağıma,
Duydum duydum duydum ne dediğini duydum sevgili günlüğüm✍🏻
Ağzımıza bir parça Erzurum balı çalacak, sabahtan beri bekliyoruz dediğini duydum işte az önce…
Haksızda değilsin, gel gör ki; bir yazıyı bitiriyorum çamaşır makinesini açıyorum, oturup ikinci bölümü yazıyorum ardından öğlen olmuştu değil mi yemek saati…İkinci ve üçüncü bölümün arasında yani öğlen yemeği sonrasında kara lahana dolması sardım mutfakta ayakta…
Yaaa gördün mü; neden yiyemedik hep birlikte Erzurum balını, yazacak çok şey de olunca inşAllah bugün bitirebiliriz bu konuyu diyerek inceden bir terlemeye başladım doğrusunu istersen, hem de cam açık her ne kadar aspiratör çalışsada kara lahana dolması pişerken evede biraz yayıldı mutfağa girip çıkarken kokusu… Aramızda kalsın canın çekmesin ama bir güzel olmuşki dolma sorma. Dışarı koşuşturmam olmayınca bugün hücrelerim yenilendi seninle; sanki gençleştim, çocuklaştım, sonra hüzünleneceğiz ardından hüznü geride bırakıp sevineceğiz de elbette ilerleyen satırlarda…
Dereotu ve maydonoz çok severim etli dolmada sevgili günlüğüm✍🏻 damak tadıma uyuyor herkes sevmeyebilir. Gel gelelim yeryüzünde damak tadımla uyumsuz bir meyve var ki az önce içimi alladım, pulladım gözlerimi aman Yarabbi ne güzel bir elma dedim. Yemeden önce övgüler yağdırırken elmaya hayatımın en iyi yalan söyleme rolünü üstlendim sanırım. Pazarcı nasıl güzel dizmişti elmaları öyle hımm hatırla bakalım Perşembe pazarında deveci armudunun yanında… Göz alıcıydı her biri. Pazarcı bey elma çok güzel deyince ıyy elma hiç sevmem dedim. Yüzünüz ne oldu öyle deyince sevmiyorum değil hiç sevmiyorum bu meyveyi dedim. Ne yaptı ne etti bilmiyorum sanırım hipnozla bir kiloda toplam üç elma içersindeki şeffaf poşeti verdi elime diğer sebzeler ile elmanında ücreti öderken iyi de dedim ee bu elma ıyyy diyordum paraları sayıp uzatırken. Pazarcı satıcılığının zirvesini yaşarken ben nasıl oldu da elma almıştım. Ne yalan söyleyeyim, sanki büyücünün Prenses’e uzattığı zehirli elmadan geri kalmayacak kadar iri sulu ve yer yer kırmızılıkları vardı elmanın, birde zehri yoktu elbette.
Yol boyunca bu elmaları nasıl yiyeceğim derken yemin etsem başım ağrımaz greyfurt’u daha çok seviyorum elmayla kıyaslarsak.
Bugün iki kere antrenman için randevu aldım ve iptal ettim sevgili günlüğüm ✍🏻
Ne iyi etmişim aferin bana… Seninle bir arada olmak dünyalara bedel…
Oh bee, kalemi elime aldım ve kendime geldim şükürler olsun.
Ağlıyordum hastaneden çıkarken hafif yokuştu yolu; sonrasında sahile kadar süzüldü yaşlar yanaklarımdan.
Tokat yemiş gibiydim, kendime iyi bakmamış mıydım!? Aklımdaki tek soru buydu!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!