Mehmet Çoban - Hikaye = Enayi Şiiri - An ...

Mehmet Çoban
1967

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Sonbahar kendini hissettirmeye başladı. Akşamın serinliği, karanlıkla birlikte üstüme çöküyor. Şirketin servis arabasından inmiş, her gün yemek yediğimiz lokantaya doğru yürürken, suskun, durgun, şaşkındım. Doğrusu ne yapacağımı bilmiyordum. Söylenenlere göre Mimar Sinan’ın yaptığı, büyük olmayan, küçük mütevazı caminin önünden geçerken, akşam namazından çıkanlarla karşılaştık. Nereden estiği belli olmayan rüzgâr, caminin etrafındaki ağaçların dallarını sallıyordu. Hafif bir hışırtı, kulaklarımı tırmalarken, yanımda yürüyen Ufuk, sessizliğimi anlamak için bana bakıyor. Konuşmaya fırsat arıyordu. Ancak ben suskundum. Sanki konuşmak istemediğim her halimden belliydi ki, Ufuk’ta benimle konuşmaya cesaret edemiyordu.

Ufuk’la yaklaşık üç yıldır arkadaşlık yapıyoruz. Hemen her gün beraberiz. Aynı işyerinde birlikteyiz. Benden bir yıl sonra işe alınmıştı. Babası çalıştığımız fabrikada ustaydı. Ufuk’la işe girmeden önce tanışmıştık. Ağabeyi Osman’la tanıştıktan sonra Ufuk’ta arkadaşımız olmuştu. Tanıştığımız günden itibaren birlikteliğimiz devam ediyordu. Osman banka memuru olarak başka bir yerde işe başlayınca, Ufuk’la beraberliğimiz iyice arttı. Aynı işyerinde çalışıyor. İşten sonra beraber lokantalarda yemek yiyor. Kahvehane, park veya sinemaya gidiyorduk. Siyasi, felsefi, ideolojik görüşlerimizin beraberliği, aile yapılarımız pek uymasa da ikimizi sıkı bağlarla bağlıyordu. Sanki yapışık ikizler gibiydik. Geçmişimiz bugünkü şaşkınlığımın nedeniydi. Ufuk’a nasıl davranacağımı, ne söyleyeceğimi bilmiyordum.

Caminin yanından lokantaya giden dar yola girdik. Burası şehrin ilk sokaklarındandı. Çocukluğumdan beri hiç değişmemişti. Özellikle şehrin merkezinde birçok yer değişmiş olmasına rağmen, bu bölge koruma altına alınmış gibi duruyordu. Birçok insanın düşüncesinden ayrı olarak, eski binaları sevmiyordum. Bana göre eskiler ilerleyecek insanı tutukluyorlardı. O nedenle tarihi yerleri, binaları görmeyi sevmiyordum. Bütün yerleşim alanlarını eskidikçe tarihi eser olarak saklamaya kalkarsak, yaşayan insanlara dünyada yer kalmaz diye düşünüyordum. Sanki geçmişi yaşatmaya çalışmak, yaşamayı, yaşama alanlarını, geleceği kısıtlamaktı.

Ufukla aramızdaki gerginliğe neden olan olayı konuşmalıydım. Ufuk benim neden böyle davrandığımdan habersiz konuşmaya çalışıyor. Arada muzip bakışlarla şakalar yapıyordu. Oysa benim ne onun muzip bakışlarına, ne de şakalarına tahammülüm yoktu. İçine düştüğüm kaos beni allak bullak etmişti.

Tamamını Oku