sahi
sen ne sandın ki
bu dünyanın nizamı böyledir azizim
dünyalık telaşıyla
mevziyi terk edenler yüzünden kendini helak etme
dili diline
örfü örfüne benzemez
lakin sorsan ezelden ebede sakinidir bu mekanın
dedeleri evvel zaman tespihçisidir hatta
hiçbir bayramı
hiçbir cenaze namazını kaçırdıkları vaki değildir
sulh zamanı en ön safta olduklarına kasem etsen yeridir
kavga zamanı mutlak mazeretleri vardır
bedel ödediğimiz zaman
suya sabuna dokunmayan
ben de sizdenim selamı çakanların
iğreti bir nazarla dönüp bakmalarına
yarım ağız selamlarına
tepeden bakan hoşnutsuzluklarına aldanma
hala aynı salvolar
hala ümitsizlik salaları okunuyor
hal böyleyken hayıflanmaktan
kendimizi paralamaktan geri durmuyoruz
nisyanla malulüz
çabuk unutuyoruz
çabuk kanıyoruz
hemencecik rehavete kapılıveriyoruz
konjonktüre yeniliyoruz
gölgelerin sahiciliğine inanıp güneşi yok sayıyoruz
halbuki
tükenmişlik sendromu hepimizi çepeçevre sarmışken
yaptığımız ilk şey yazgımızı sorgulamak oluyor
beceriksizliğimizi örtmek için bahaneler arıyor
olur olmaz yaftalar kullanıyoruz
çok çabuk teslim oluyoruz
çok çabuk…
dün fetih şarkıları söyleyen biz değilmişiz gibi
gemileri yakıp mutlak zafere iman edenlerden olmamışız gibi
her gün biraz daha alıştığımız konfor tabusunu
elimizin tersiyle itecek
gücü bulamıyoruz kendimizde
ibrahim değiliz artık
halbuki eskiden her birimiz
la ile başlardık güne
şimdilerde illalara tutsağız
illa da ben
ben yoksam salvoları hırla gır
geçmişi unutanlar
geleceğini inşa edemezler
kuşatılmışlık hissiyle teslim bayrağını çekmiş bir nesli
çağın ihtiyaçlarına göre yeniden kuşandırmazsak
daha çok bozgunlar yaşayacağız
yenilgilerden zaferler devşirmeliyiz
sahip olduğumuz iman ve inançla
yeniden başlamalıyız
ve hemen
kendi yaramızı kendimiz sarmak zorundayız
dirileceğiz kanadığımız yerden
kalbin gülümsediği yerde yeniden çiçek açacağız
kendi uçurumlarımızı bilerek sabırla yürüyeceğiz
aralıksız bir varoluşla
gözümüzü ufka dikerek yürüyeceğiz
menzile varmak için
yola çıkmış karıncadan utanarak yürüyeceğiz
erdemli bir hayat için
vakti kuşanarak yürüyeceğiz
bir şafak vakti
ağlamadan dillerimiz dolaşmadan
yumruğumuz çözülmeden gecenin karşısında
şafaktan utanmayıp utandırmadan aşkı
üzerimize yüreğimizden başka muska takmadan
şehre yeniden ineceğiz
yarınlara yazılmış o aziz mefkurenin izinde
mazeretlere sığınmadan
kulların günahlarını davaya mal etmeden
var olacağız
yaklaştıkça erişilmez bir mite dönüşen
o kutsal zafere yürüyeceğiz
yeniden
kur’an’ın emin bir bekçisi gibi
bu davayı taşıyan her dava adamı gibi
hayatımızdan fedakarlık yaparak
koşacağız
yorulacağız
terleyeceğiz
üzüntüden gözyaşı dökerek
ahrette rahat etmeyi umarak
dünya hayatından vazgeçeceğiz
şahit olacağız
şehit olacağız
davasının aşığı
davasının delisi gibi
davası için yaşar ve davası için ölür gibi
deliler gibi çalışacağız
gayret göstereceğiz
sonuca bakmadan
sonuç elimizde değil
sonuç Allah’ın takdiri
başarı onun hayrı
başarısızlık bizim imtihanımız
sabrederek
her şart ve koşulda davaya bağlı kalarak
hakkı ayakta tutacağız
imanı olanın iddiası
iddiası olanın hedefleri vardır
imkanlar yetersiz
hatta yok denecek kadar az olabilir
bu yolda ölmek şahadet
yaralanmak gazilik
sürgün edilmek hicret
hapsedilmek halvettir
cennete çağrılan bir davetli gibi
karşılığı Allah ile olmaktır
o müjdeyi beklemektir
mümin yorulur ama durmaz
onun yorgunluğu durduran bir yorgunluk
nefsi bir yorgunluk değil
insani bir yorgunluktur
dert etmez
dert alır
yük olmaz
yük alır
dertlidir
derdi de dermanı da aynı yürektedir
gönlüne davanın aşkı düşmeye görsün
o aşk onu durdurmaz
Allah’a adanmış yüreğiyle
tam zamanlı
bir ömürlük vakfeder kendini
dünya-alemi verseler satmaz
cennet karşılığında Rabbine satar canını
müslüman yanmış adamdır
yoktur kaybedecek bir şeyi
yanmış bir adamı yakabilecek
bir ateş var mıdır ki
redfer
Kayıt Tarihi : 7.3.2024 01:37:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Ne mutlu, bu iki kudsi kaideler silsilelerine mana meal vakıf olup, hayatına hayat yapanlara.
Hayırlı çalışmalar.
TÜM YORUMLAR (1)