Eskiden sabahçı kahveleri vardı, hep çay verirlerdi, inat edercesine
Esneyenler sandalyelerde devrilirken, çaycı, demli bir çay kordu önlerine
“Eh be hemşerim, uyuma burası sabahçı kahvesi” uykuyla senin işin ne?
Eller gözlerde, yumruk yapmış uyanmak için gözlerini ovuşturma peşinde
En güzel günler geçmişte kaldı demeyeceğim, onların zamanlarıydı işte
Eskidi, geldi geçti o günler, yaşam bugün, bütün idealler anın içinde
Ne hüzünler kurtarır seni
ne çeyiz sandığının ceviz gölgesi
ve ne de acının ses duvarındaki
yorgun ve bıkkın bekleyişler
Acılar karartmışsa bile günlerin duvağını
Devamını Oku
ne çeyiz sandığının ceviz gölgesi
ve ne de acının ses duvarındaki
yorgun ve bıkkın bekleyişler
Acılar karartmışsa bile günlerin duvağını
Mükemmel bayılıyorum sizin eserlerinize
Kutluyorum Sayın ÇOBAN.
Erdemle.
basmanede tren garının karşısında köşede bakımsız, kir pas içinde bir sabahçı kahvesi vardı. iki arkadaş oturduk çay içiyoruz. garson avını gözleyen atmaca gibi çayımdan son yudumu alırken tak bir çay bırakıyor masanın üzerine ve gidiyor. arkadaşa 'bu böyle olmayacak, içiyor gibi yapalım içmeyelim, o zaman getiremez dedim ve öyle yaptık. gelip bakıyor çay bitmemiş, tabi geri gidiyor. tam ortam rahatladı derken' bu çayı kendi ellerimle yaptım' demesin mi. ben üzerine saldırdım, arkadaş elimden zor aldı.
şiirin beni 46-47 yıl öncesine götürdü. eh be Çobanoğlu ne diyeyim ben sana? SELAMLAR
Elmanın suları ağızları doldururken, rüzgârlar vardı özgürlük peşinde
Erikleri, kirazları dolaşırdı, ucu bucağı görünmeyen bahçelerde
Esefli yıllar, edepli yıllar, birbirine girmişti, kuşkanatları üstünde
“Eh be hemşerim, amma dalıp gitmişsin hülyalara, al şu çayı iç, bak demlice”
Ne güzeldi...
Yüreğinize emeğinize sağlık.
Kutluyorum.
Saygı ile...
Eğri büğrü yıllardı o günler, düdüklenirdik ikide bir, hırsların peşinde
Ellerinde silahlar vardı gençlerin, gençler, kin kusuyorlardı birbirlerine
Ekilen tohumlar zehirliydi sanki, delice sarhoşluk vardı her birimizde
Ecel denilen şey sinek vızıltısı besteydi, kaybolan zamanların içinde.
Hala ekiyorlar o zehirli tohumları üstadım. ne güzel ifade etmişsiniz o zamanları. yürek dolusu tebrikler. usta kaleminiz daim olsun.
Elmanın suları ağızları doldururken, rüzgârlar vardı özgürlük peşinde
Erikleri, kirazları dolaşırdı, ucu bucağı görünmeyen bahçelerde
Esefli yıllar, edepli yıllar, birbirine girmişti, kuşkanatları üstünde
“Eh be hemşerim, amma dalıp gitmişsin hülyalara, al şu çayı iç, bak demlice”
öylesine güzel resmetmiş ki şaiir kelimenin tam anlamıyla o güzelliği yaşadım an be an teşekkürler bir demli çayda ben yudumladım şiirce saygılarımla
demli çayın buruk tadı,az mı dilimiz yandı..
kutlarım
namık cem
İyi kötü güzel çirkin birlikte,
Kaldı onlar mazideki gençlikte,
Geri gelmez, çeksek bile ipini,
Güzel olan, ne var ise mertlikte.
******************Bedri Tahir Adaklı
Hocam böyle deyiverdim..
Selam ve dua..
Şimdi uzaktan bakınca o yılların güzelliğini görüyoruz, yanlışlarını süzgecin üstünde bırakıyoruz....
Sabahçı kahveleri daha çok garlara, otobüs terminallerine, iskelelere yakın yerlerde olurdu genellikle...Gelecek ilk vapur, kalkacak ilk tren ve otobüsü bekleyenler için..., ya da son'u kaçıranlar için...
Güzeldi sayın Mehmet Çoban...
kaleminize, yüreğinize sağlık ...
“Eh be hemşerim, amma dalıp gitmişsin hülyalara, al şu çayı iç, bak demlice”
Begeniyle okudum
Bu şiir ile ilgili 12 tane yorum bulunmakta