Belki de hayatı minik bir tırtıldan öğrenmek gerekirdi…
Bir daha asla tırtıl olamayacağını bildiği hâlde,
Canla başla kelebek olmaya çalıştığı için.
Hayat bir mücadele değil miydi?
O hâlde yorulmak neden?
Bir kitapta okumuştum,
İnsan sevdiğini özlermiş,
Vazgeçtiğini değil…
Şimdi sağda solda özlendiğini düşünenlerin,
O büyük egolarını okşamak adına böbürlenmesi neden?
Sorular, sorular…
Ve yine kayıp cevaplar.
Hiçliğin içindeki yokluğun,
Derin nefes alıp veriş anları…
Bir tırtılın azmiyle,
Bir kelebeğin kaderiyle,
Bile bile yanmaya koşan pervanelerin,
Olan bitene göz yuman sessizliğiyle bakıyorum,
Hayatın lacivert gözlerine.
Hayat bir mücadele değil miydi?
O hâlde vazgeçmek neden?
Sorular, sorular…
Ve yine kayıp cevaplar.
Belki de biz,
Özlemlerimizde yaşayan hayalleriz,
Vazgeçemediklerimizin gölgesinde kaybolan
Küçük, kimsesiz birer fısıltı…
Kim bilir?
Ben,
Bir tırtıl gibi kıvrılıp beklerken
Kanatlarımın çıkmasını,
Yorulsam da,
Yine de uçmaya hazırlanıyorum…
İnsan seçimlerinden ibarettir…
Benimse seçim yapamadıklarım,
Kıyıya vuran tereddütlerim,
Ertelediklerim, kaçtıklarım çiziyor rotamı.
Ayrılığın siyah şalı düşerken omuz başlarımdan,
Omuz başlarım kendini bir halt sanıyor…
Fasulye mi nimetten,
Nimet mi fasulyeden ibaret?
Umurumda değil.
Gecenin içinde yankılanan sessizlik gibi,
Bir adım ileri, bir adım geri…
Sonsuz bir döngüde kaybolan ayak izleri gibi,
Varla yok arasında savruluyorum.
Çünkü ben tırtıl olmayı değil, kelebek olmayı seçtim.
06.03.2025 01:51
Kayıt Tarihi : 6.3.2025 01:55:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
...
.
harman yerindeki yanık tenin
yerini tutacak tarımsal/kırsal kalkınma,
öyle mi…,
tabi tabi bekleyelim,
sirkecideki han hamallarının sırtındaki,
küfe ip izlerinin helali olan,
ayran aşı kadar,
içimize aş olacak ha…,
emekçilerin emekleri;
ara ki bulasın artık,
yılan dilli kısaltmalarda o yaşama sevincini,
kulağına fısıldasam
ve bak alınma ama istanbul,
nefesin anason ve uluorta
döl bereketi kokuyor sokakların,
egenin kucağına akıyor bakteri kominleri,
gözlerimin tirilyesi,
zeytinin karası,
kokuşmuş ölüüüüüüüü sardalya,
ve ha sendeki ben,
ha bendeki sen din kardeşim,
al sendeki beni,
vur bendeki sana,
karma karışık artık bizim mahalle,
kördüğüm,
ortaya tepside şöyle karışık yaptırıyoruz malum…,
ve çok kutuplu/kalp kaçağı,
elektrik akımından cereyan alan ocaklarda,
çingene sarmaşığı ve sırnaşık
pişkin yüzsüzlükler…,
yanık kozada erdemler
ve mecalsiz kelebek olmaya,
tırtıldan iyi niyetler…,
kabahatler olmuş birer piç ki sorma desen,
kim bana diyor, diyor güzel kardeşim…,
ve kimse haliyle nüfusuna almıyor;
sittin senedir bitmeyen bakla takla devranı,
yere bat e mi…,
örülmüş ağına düştük cümleten zehirli örümceğin,
ki panzehir ne mi,
ah ayol o da sorulur mu,
aşk olsun; aşk elbet,
kimimiz var kendimizden başka diyerek…,
öfkelerimiz en çok kendimize olmalı,
bunu bilseydik hiç değilse keşke,
ah neredesin,
korkuyla ümit arasında durmaya muktedir,
muvazene/denge,
neredesin irade ve
karar kılmışlık
ve kıyam mukavemeti,
öz disiplin,
ah;
.
...
.
TÜM YORUMLAR (1)